Zümrüd-ü Anka kuşunun hikayesini çoğumuz bilir. Bir çok ulusun mitlerine konu olmuş Zümrud-ü Anka kuşu Pers mitolojisi kaynakli olsa da diger doğu mitolojisi, efsanelerde, edebi ve tasavvufu tasvirlerde de yerini almıştır.
Farsca kelime anlamı Simurg “Otuz Kuş”, ” Otuz Renk” anlamına gelirken Türk mitolojisinde Zümrüd-ü Anka, Devlet Kuşu, Tuğrul Kuşu, Hüma Kuşu olarak da bilirnir. Yeşil renkli olduğuna inanıldığı için Zümrüdüanka olarak isimlendirilmiştir. Yeşil, murad ve hayatı temsil eder. Hakikatin rengidir.
Mutasavvuf Feriduddin Attar ” Mantık-ut Tayr” eserinde, Kur’an-ı Kerim Neml suresinde(15-44) Anka kuşu hikayesi geçmektedir. Rivayet olunur ki, Anka kuşu, kuşların lideridir ve bilgi-hayat ağacında yaşar. Her şeyi bilir ve kuşlara zor anlarında yardım eder. Dünyadaki üç tufanın da tanığıdır. Anka kuşu gözyaşları ile şifa olur ve küllerinden yeniden dirilerek hayy’tiyet pınarında ölümsüzdür.
Gelelim kuşların hikayesine… Kuşlar Zümrüd-ü Anka’yı aramaya çıkarlar. Kaf Dağının tepesinde yaşadığına inanila Anka kuşuna ulaşabilmek için 7 vadiden geçmeleri gerekir. Bu vadiler; Arayış, Aşk, Bilgelik, Birlik, Dedikodu, Arzu, Ben Vadileriymiş.
Ilk durağımız Arayış Vadisi… Arayış vadisinde kuşlar yanlızca kendini düşünme başlamış ve kendi başlarına göre hareket etmişler. Yönlerini kaybetmişler ve sürüden bir kısmı ayrılmış.
Sürü ikinci geçit olan Aşk Vadisine gelmiş ve geçerken gözlerine çekilen bir büyü ile kendi guzelliklerine aşık olmuşlar ve hiç bir şey görmez olmuşlar. Sürüden bir kısmı daha ayrılmış. Sürü bu sefer Bilgelik Vadisine gelmiş. Burada cehalet büyüsüne kapılanlar hiç bir şey önemsememeye, önemsemedikçe düşünmemeye, düşünmedikçe de unutmaya başlamışlar. Sonra Zümrüd-ü Anka’yı unutmuşlar ve yola çıkma amaçlarını bırakarak sürüden ayrılmışlar.
Sürü bu sefer Birlik Vadisine gelmiş. Kuşlardan bir kısmı yolun amaçsız olduğuna, asla ulaşamayacaklarını ve öleceklerini düşünmeye başlamış ve onlar da sürüyü terketmiş. Sıra gelmiş Dedikodu Vadisine… Kuşların her birinin kulağına türlu dedikodular gelmeye başlamış. Zümrüd-ü Anka’nın toprak olduğunu ve gitmelerinin bir anlami olmadığı söylenmiş. Bu dedikodulafa inanlar da ayrılmışlar. Sürüde kalanlar devam etmiş ve Arzu Vadisine ulaşmışlar. Arzu Vadisinde, kuşlara inanılmaz imkanlar sunulmuş, bu imkanlara aldananlar vadide kalmaya karar vermiş. Aldanmayanlar ise yola devam etmiş.
Son vadimiz Ben Vadisi… Ben Vadisine gelen sürü, bir an da birbirini beğenmemeye, sadece kendilerini beğenmeye ve kendilerinin doğru olduğunu savunmaya… Bu vadide sürü çok kayıp vermiş.
Bu vadiyi geçen sürüde 30 kuş kalmış. 30 kuş Zümrüd-ü Anka’ya ulaşmış. Ancak ulaştıkları kendi hakikatleriymiş.
Zümrüd-ü Anka, “30 kuş” demektir. 30 kuş hem birlikte Zümrüd-ü Anka’ydılar hem de kendileri tek başına Zümrüd-ü Anka oldular. Zümrüd-ü Anka aslında kendileriydi. Kendi arayışlarında türlü engellerden geçenler ancak yokluktaki varlığa ulaşabildi. Zümrüd-ü Anka güneşte yanarak kül olan(Yokluk), küllerinden yeniden dirilmeyi ( Varlık) barındırıyordu. Anka kuşu aynı zamanda 30 kuş ile Kesreti, ama kesretteki Vahdeti de temsil ederek kuşlardaki birliği ve kendilerindeki Tek’liği de simgeliyordu. Zümrüd-ü Anka yeşilliğiyle Hakikati, yani Hayy’atiyet sunuyordu ki o ebedi ve sonsuzluğun mizanselinde… Ebedi ve sonsuz olan, Varlığına sınır olmayan Allah’ın Tek’liği, Sen’in içinde… Sen tek başına bir Zümrüd-ü Anka ama kesretteki her bir can ile bütünlükte de bir Anka’sın…
Seyirde görünmüşse Zümrüd-ü Anka… Yeşil elbisesiyle heybetiyle… Tüm Varlığının haşmetiyle… Varlığından haber edercesine…
Ey can! Yan… Yan… Yan… Alaz… Alaz… Buram… Buram… Güneş’in Hakikati’nde… Dost’un Dergahı’nda… Mürşidinin Yeşilinde…