Tasavvufun ana gayesi olan tarik, yani içsel yolculuk tarik eyleyeni Hakk ile sarar, yönelişin sunduğu güzellikler kişide yaşama olumlu bakma, bir soru’n oluştuğunda onu sınav bilme, soru’nun ve verilecek cevabın O’nun huzurunda gerçekleştiğini idrak etmesini sağlayıp, tarik eyleyeni bir çizgide tutmaktır..
Tarik eyleyeni yönlendiren Mürşid var’lığı “ne olsa kendinden bil, kimse sana birşey yapmıyor herşey sınav” der. Durumlara ve olaylara nefsinle egonla mı yaklaşıyorsun, yoksa ince düşünceli Hakk’ikat’in farkında olup algılayabiliyor musun?..
Bu dünya yaşamının bir sınavdan ibaret olduğunu bilmeyen yoktur! O vakit sorulara nasıl ve nereden cevap vermeliyiz, tasavvuf anlayışının oluşturduğu tarik, yani içsel yolculuğumuz, yaşamdaki olayların hakikatini kavramakta insana rehber olur ki, rehber insanın gönlündedir, gönül var’lık makamıdır. İnsanın gönlüne hicret etmesi tüm yaşanan cihadın aslında kendinden başkası olmadığını gösterir. Gönlün eğittiği insan bedeni terbiye ile var’lığa kul eyler, hâl böyle olunca kim ne demiş ne yapmış dışarıya takılmaz, dışardan gelen soruları inceden bir düşünce süzgecinden geçirir. Gönüldeki Var’lık yani rehber yani Mürşid var’lığı yönde olanı daim yöneliş içinden yönlendirir…
Hakk’a sığınmak, O’nun yönlendirmesi ile yaşam sergileyen kişi soru’nları Hakk’tan yana bir cevap ile bertaraf eder, ki orada güzellikten başka birşey yoktur, kişi içsel huzur’a, genişliğe, rahatlık ve eminlik hissine kavuşur, oradan zerre ayrılmak istemez…
Herşeyin kopyası İns’an tabiat’ı olan, yaşamın sunduğu sözde gelişmişlik sayılan “yaşam koçu” adı altında burada da batıni tariki örnek almış, insanları boşluklarından ve zaaflarından yakalayıp sıkılan, daralan kişilere madde karşılığında sözde yardım etmektedir..
Kişiye seanslar belirler, söylediği sözlerin çoğunu tasavvuf ehli olanların yazılarından ve kitaplarından alıp kendince koçluk yapar..
Doğru olmayan şu ki insanları ken’din’deki Hakk var’lığı yerine bir “koç”un talimatlarına bağlar. Kişi kendindeki yani içinde oldugu Rabb var’lığına meyilden uzaklaşıp, kendi benliğinden çıkıp dışardaki benliğe var’lığını tutsak eder.
Birçok ünlü kişi, iş adamı, vs. duyuyoruz, “yaşam koçum şöyle dedi, yaşam koçum böyle dedi” diyorlar, e yaşadıkları yaşam zaten ortada, asla yargı yok lakin huzur yok..
Fakir huzur görürsem huzur bulurum ve bunu nerede görüp bulmalıyım, kendimden çıkıp başka birinin içine dalınca mı?. yoksa kendimden bir’ime kavuşunca mı?..
Her bir insanın Hakk’ikat’ten İ’nsan olabilmesi ve evrimini tamamlaması için içindeki Rabb var’lığına muhtaçlığı vardır.
Öz’ünü bulmayan öz’den beslenemez, beslenmeyen yeşeremez, yeşeremeyen can’lanamaz, can’lanmayan Hayy’at bulamaz..
Allah Aşkına sadece yüzeysel düşünün, dergah ve tekke deyince akla ilk ne gelir, Yaradan, yöneliş, O’nu an’mak, kâbe, Mekke, Medine e madem öyle neden gidip bende olmasın bir Mürşid’i Kâmil’e. Senden ne para ne pul istemekte, ister ise kaç oradan durma bir dakika bile, hele bir dene git gör aşkı muhabbet din’le, ne an’latıyor Dost nereden dem’lenmekte…
Ey İ’nsan kıyam ve uyanış der durursun, hakikatin tarikini atlar köleye köle olursun, uyanmak dilersen uy’an’a diyen Mürşid’e mührün vurulsun, tut elimden diyen Hakk’tır işitirsen hak’ikat’ten O’nun kulusun..