Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump bildiğiniz üzere dün yaptığı açıklamada kameralar önünde ‘şov yaparak’ israilin başkentini Kudüs olarak kabul ettiğini açıkladı. Tabi israilliler de bayram etti bu açıklamadan sonra. Fakat Trump artık koskoca bir dünyayı karşısına aldı. Dolayısıyla bizim de ortaklık konusunu iyice düşünüp, terörist ve işgalci ülke israile karşı bu duruma göre adım atmamız gerekiyor.
AB, İran, Fransa, Çin, Suudi Arabistan, Filistin, Türkiye ardarda tepki mesajları gönderirken NATO bunun saygı duyulması gereken bir karar olarak nitelendirdi. Hani genel sekreteri Stoltenberg dün ABD için Türkiye’ye rest çekmişti… Hani “ABD ile ilişkilerini düzelt” diyerek Türkiye’ye rest çekmişti. Sen kimsin ya hu? Sana mı kaldı Türkiye’nin dış ilişkilerini toparlamak düzeltmek? Haddini bil! Üç dinin merkezi olarak kabul edilen Kudüs, Filistin toprağıyken israil denen işgalci yapı Filistinlileri topraklarından etti. Mescid-i Aksa defalarca saldırıya uğradı. İnsanlar öldü, öldürüldü. Şimdi Stoltenberg efendi çıkmış ABD ile ilişkilerini düzelt diyor. Hadi oradan!
Şimdi asıl bundan sonra yapılması gereken şey ise Türkiye’nin derhal israille olan ilişkilerini bitirmesi ve ABD’ye karşı da bir önlem almasıdır. Ortadoğu’daki yüksek tansiyon daha da yükselecektir. İran ile ilişkileri zaten gergin olan israil daha da sıkıntıya girecektir ama israilin arkasında Amerika abisi (!) var. Sırtı yere gelir mi hiç?
Peki, Kudüs’ün işgali tarihsel olarak ne zaman başladı? Bu süreçte neler yaşandı? Gelin bir göz atalım.
Kudüs, ilk olarak I. Dünya Savaşı sırasında, 9 Aralık 1917’de İngilizler tarafından işgal edildi. Daha sonra ise 1967 yılında israil tarafından işgal edildi. Yani Kudüs tam elli yıldır israil işgali altında. İşgali daha ileri boyuta getiren işgalciler 1980’de tek taraflı olarak Kudüs’ü başkent ilan etti. Bakanlık binaları ve parlamento Kudüs’e kuruldu. Mescid-i Aksa da yine elli yıldır işgal altında.
Bu konuda Birleşmiş Milletler’den de bir kınama mesajı geldi. Çünkü BM’ye göre Kudüs’ün statüsü bağımsızdır. Zaten 1980’de işgalcilerin aldığı bu kararı da pek de takan olmamıştır.
Müslüman Kudüs’ü hızla Yahudileştiriyor israil. Müslüman Filistinlilerin topraklarına el konuluyor. Ayrıca Filistinlilere dükkan ya da ev kiralarında acayip vergiler uygulanıyor. Vergi ödeyemeyenlerin evleri ya da dükkanları Müslümanlardan alınıp Yahudilere veriliyor. Bu şekilde de Yahudi nüfus hızla artıyor. Yani kısacası, Kudüs’teki belediye de tam işgal belediyesi gibi çalışıyor.
Kudüs, bağımsızdır dedik. Fakat bu kentte Filistinli Müslümanların tarihte çoğunlukta olduğunu ve her geçen gün Müslüman nüfusun azaldığını görmemek için de kör olmak lazım.
Kudüs’te bulunan Filistinlilerin dertlerini anlatabilecekleri kimse de yoktur maalesef. İşgal belediyesi, işgalci polis ve askere dert mi anlatılır? Nitekim tüm dünya Mescid-i Aksa’da yaşananları gördü. İşgalci asker ve polislerin Müslümanlara, dini vecibelerini yerine getirmek üzere kutsal mescide gelenlere nasıl davrandığını hepimiz seyrettik.
Kudüs yüzyıllarca Osmanlı toprağı olmuştur. Daha önce de Müslümanların hakim olduğu bir şehirdir. Türkiye, tüm Filistin’e olduğu gibi Kudüs’e de sahip çıkmıştır ve çıkmak zorundadır. Amacı tüm kenti Yahudileştirmek olan işgalci israilin de Türkiye korkusu bu yüzdendir. Çünkü ‘One minute’ ve Mavi Marmara’da yaşananların karşısında Türkiye hep dik durdu. Bu konuda da dik durmaya devam edeceğiz.
Sonuç olarak dünya üzerinde amacı hep kaos yaratmak olan ABD yine başarmıştır. Ortadoğu’daki gergin havayı daha da germeyi başarmıştır. Suudi Arabistan ve Katar ile milyon dolarlık silah anlaşmaları yaparak ortalığı cephaneliğe çeviren ABD şimdi de ortalığı kızıştırıyor. Hep yaptıkları gibi, her zaman yaptıkları gibi. Ama bu sefer inşallah, oyuna gelmeyeceğiz. Cambazı seyretmeyeceğiz! Yoksa olan Müslüman halka olur. Allah korusun.
Amerika’nın aldığı bu onay yok hükmündedir ve öyle kalacaktır. Yoksa tarih bizden çok hesap sorar.