Cumhuriyet’in kurulduğu yıllardan bu yana kapanmayan hesabımız var.
Atatürk’ün vasiyet ettiği İnönü’nün yerine getiremediği Ecevit’e bildirdiği ve Özal’ın 90’larda Irak üzerinden yerine getirmek için uğraşıp başaramadığını bugün bizler yapabilecek miyiz?
Nedir o diyeceksiniz…
Musul, Kerkük oradan da Basra’ya hakimiyet…
Misak-ı Milli sınırlarından bir müddettir bahsediyoruz. Türkiye’nin hakkının olduğu bölgelere yeniden geri alma girişimlerinin olması gerekliliğinden ve meşru hakkı olduğu dile getirildi.
Atatürk’te bunu Hatay üzerinden faaliyete koymuştu aslında… İlk aşamada Hatay’ı aldı sonraki hedefi ise Musul’du. Lakin yerine getiremedi.
İnönü’ye bunu vasiyet ettiğini ise bizzat İnönü kendi ağzıyla Ecevit’e söyledi. Atatürk’ün vasiyeti olduğunu dile getiren Ecevit, vasiyeti bir nebzede olsa yerine getirdiğini ve Kıbrıs’ı geri aldığını belirtmişti.
Ecevit ise buna ilişkin şunları söylemişti: “İsmet İnönü, ben genel sekreteriyken beni çağırıp ‘Şartlar elvermiyordu biz alamadık. Şartlar elverdiğinde Türkiye’nin Musul’u topraklarına katması uygun ve gerekli olacaktır. Bunu hatırından çıkarma’ dedi.”
ANAP’ın eski Sakarya Milletvekili Yalçın Koçak, Musul’un Atatürk’ün vasiyeti olduğunu belirterek “Atatürk, Amerikalı general Mac Artruhur’a 1937 yılında, Allah nasip eder ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adalar’ı geri alacağım. Selanik’te dahil Batı Trakya’yı Türkiye hudutlarına katacağım dediğini söyler. İşte bu Atatürk’ün vasiyetidir. Bu vasiyeti İnönü de biliyordu. Hatta bunu Bülent Ecevit’e de söylemişti” dedi.
Hal böyle olunca 90’lı yıllarda Birinci Körfez Krizi Özal’a bu vasiyeti yerine getirmek için fırsat doğurmuştu.
Özal, Irak’a girerek Musul ve Kerkük’ü geri almaya niyetliydi. Nitekim Bush bu konuda Türkiye’nin dahil olması halinde buraları alması konusunda kapıları açmıştı.
Amma velakin Evren ve NATO’cu generaller buna yaklaşmadığı gibi bunu engelledi.
Bugün ise Suriye ve Irak’taki dağılma ve kaos Türkiye için kapanmayan hesabı yerine getirme hakkını doğurdu.
Bugün Suriye’ye yönelik operasyonlar Türkiye’nin artık bölgede ben de varım deyişinin izharıdır.
Ardından ise Irak’a yönelik girişimlerin gündeme gelmesi olasıdır. Gelmelidir de…
Musul, Kerkük hak ettiği konuma yani Türkiye’nin topraklarına dahil edilmelidir.
Bu bizim borcumuzdur. Bölge halkına, orda zulüm gören soydaşlarımıza borcumuzdur.
Şehitlerimize olan borcumuzdur. Ezeli mirasımıza sahip çıkma vaktimiz gelmiştir.
90’da ve 2000’lerde Irak’a yönelik operasyonlara tezkere çıkarılamaması yüzünden bir çok fırsatı kaçırdık.
O zaman Irak’a girebilmiş olsaydık bugün terör örgütü belalarıyla uğraşıyor olmayacağımız gibi bölgedeki halk da bu kadar zulüm görmemiş olacaktı.
Huzur erkenden gelecekti. İngiltere’nin oyunlarıyla kaybettiğimiz topraklara sahip çıkma vakti geldi de geçiyor.
Yıllardan beri kapanmayan hesabı kapatma ve bizim olanı alma vaktimiz gelmiştir.
Elbette bu toprak peşinde koşmak değildir. Şu açıktır ki o topraklar bizim sınırlarımıza dahil olmadığı sürece kaos, ölümler, terör örgütleri türeyip gidecek.
Bunu önlemenin tek çaresi budur. Başka çözüm yolu yok!
Atatürk’ten vasiyetini, bu topraklarımızı da alarak yerine getirmek üzerimize vebaldir.
Vebal olarak görmeyenler baksınlar kendi işlerine ve Atatürkçüyüm diye ortada dolaşmaya da kalkmasınlar.
İşte Suriye’ye yönelik bugünkü operasyonlar bu sorumluluğun tezahürü ve kapanmayan hesabı görme girişimidir.
Kim buna destek verir milletinden ve ülkesinden yana olmuş demektir, kim karşı çıkar o zaman safı da açık ve net bellidir.
Hainlik ve vatana ihanettir!