‘Eğer sana gelen ilimden sonra onların hevalarına uyarsan bil ki sen de zalimlerdensin.'(Bakara 145. Ayet.)
Cenab-ı Hakk tarafından Peygamberler, veliler, alimler, evliyalar, mürşid-i kamiller aracılığıyla ilim her daim akıtılmaktadır.
İlim, Hakk’a ulaşmak için Hakk’ın istediği gibi olmaya ve hale bürünmeye davettir. İlim sahibi kişiler hal ehli olan Hakk’ın kulu olmuş kurbiyete eren Er kişilerdir. Er kişiler, Hakk Dostları tarafından insanlığa aktarılan ilimden haberim yok deme lüksümüz yoktur. Zira bize akıl bahsedilmiştir. Arayış içinde olup Hakk’ın dostlarını veli edinerek ilimden haberdar olmamız istenir.
Açıp Kur’ân’a bir bakalım. Kur’an’da yılbaşı ve Noel kutlayın yazar mı?
Peygamber efendimizin sözlerinde yılbaşı kullanmalıdır dendiği hiç duyulmuş mudur?
Veli, Pir, alim, evliyaların yılbaşı kutladığı görülmüş müdür?
Peki bizim örnek alacağımız şey nedir?
Hakk’ın bize gönderdiği elçilerin, dostlarının sözleri ve uygulayışları mı yoksa Hıristiyan aleminine has gelenekler mi?
Biz Hakk’ın emrettiğini yerine getirmek için mi yaratıldık yoksa saptırılmış hurafelerin arkasından gitmek için mi?
Resûlâllah Efendimiz, ‘Kim bir kavme benzer ise o da onlardandır.’ diye buyurmuşlardır.
Biz Cenâb-ı Peygamberin kavmine benzemeyi niyaz eder isek işte o zaman emrolunduğumuz gibi dosdoğru ol emrine vasıl olabiliriz.
‘Aman ne olacak canım, alt tarafı eğleniyoruz işte, biz inancımızdan eminiz.’ diyebilirsiniz.
Lakin bizden beklenen inancımızın yanında iman sahibi olmamızdır.
“Girdiğiniz yolda sade inanç sizi kurtarmaz, iman gereklidir. Bu yolda mürşid gönlündekine iman ile bütünleşen inanç gereklidir. HŞY”
Mürşid gönlündekine iman ile bütünleşen inanca bürünmez isek bir yolda olmamızın ne manası olur?
Biz, yılbaşını kutlar, eğlenip coşar, ifrata kaçar, israf eder, diğer günlerden farklılık atfedecek şeyler yapmaya kalkar isek Hıristiyan kavminden ne farkımız kalır?
Onlar da eğleniyor, hem ki onlar kendileri için kutsal kabul ettikleri günler için kutlama yapıyorlar peki ya biz neyi kutsal kabul ediyoruz?
Öyle bir topluluğa dönüştük ki Hakk’ın bize gösterdiği hakikatlerden uzaklaştıracak her şeyi olmazsa olmaz kabul ettik. Yılbaşı kutlanmaz ise olmaz. Yılbaşında eğlence olmaz ise olmaz. Noel’de hediye almaz isek olmaz. Deli gibi ölçüyü ve edebi yok sayarcasına eğlenmez isek olmaz.
Peki ya Hakk’ın emrettikleri olmaz ise, bu yolda mürşid gönlündekine, Hakk’a, iman olmaz ise ne olur hiç düşünür müyüz?
İşte bu noktada neden yaratıldığımızın idrakine varıp varmadığımız öne çıkıyor.
Biz neden yaratıldık? İnsanoğlu neden yaratıldı? Neden müslümanız? Neden bize âlemlerin Resûlü Muhammed Efendimiz gönderildi? Cenâb-ı Hakk’ın sen olmasaydın âlemleri yaratmazdım dediği Resulullah Efendimiz neden İslamiyet’in peygamberi ve son Peygamber oldu? Ve son soru biz neye iman ediyoruz?
Neden bir yola giriyoruz, neden İslamiyet’e mensubuz?
Cenâb-ı Hakk yarattığı her kuluna kendinden bir ruh üflemiş ve bizde baskın olacak kendi ismi ile bizleri şereflendirmiştir. Küll’den koparak cüzz olarak geldiğimiz bu aleme yeniden O’na dönmek için gönderildik. O’na kavuşmak için bir arayışta olmamız emredildi. Özümüzü, içimizdeki O’nun varlığını çıkarmaktır arayışımız. Lakin nasıl? Cenâb-ı Mevlam bunun içinde Hakk’ın dostlarını ve ilmini bize göndermiş ve yollar göstermiştir. Yaratılışımızda var olan O’na kavuşma arzusu ile varacadığımız Hakk dostu bize O’ndan ilim akıtır. Der ki ‘Hakk’a ulaşmak ise niyetin öyle ise akan ilmi hal edin. Söylenenlere uy!’
Hakk’ın Bakara suresinde de buyurduğu gibi sana (bize) gönderilen ilimden sonra hala onların hevalarına (yani Hakk’ın istedikleri dışında yapılan her şeye) uyarsak sende zalimlerdensin.
Biz öyle ince bir düzenin içine yaratıldık ki her şeyi ince düşünürsek o düzene O’nun nizamına ait oluruz. İnancımız sadece O’nadır. İmanımız O’nadır ve O’ndan olan her şeyedir, yani mürşidin gönlündekinedir…
Öyle ise yılbaşı ve Noel kutlaması O’ndan mıdır?
Değildir… Değil ise neden ruhumuza işkence eder de ruhumuzu nefsimize köle ederek neden zalimleşiriz? Yaradılışımıza aykırı hareket ederek zulüm içinde olmaz mıyız?
Zulüm nedir? Hakk’ın emrettiğinin dışına çıkan her davranış, söz… Mesela zulüm sadece insan öldürmekle mi olur? Her ne amaçla olursa olsun hünharca katletmek midir sadece zulüm? Hayır .. Biz her gün ruhumuza zulmederiz. Çünkü nefsimizin kirliliği içinde ölçüyü kaçırıp Hakk’ın bize üflediği ruhun hakkını vermeyiz. Yılbaşı eğlencesini, kutlamasını istediğimiz kadar, arzulayıp düşündüğümüz kadar Hakk’ı istiyor muyuz?
Ki Allah’a, Peygamber Efendimiz’e düşman olan, bugün İslâm’a savaş açmış olanların bayramlarını kutlamakla biz de bir ihanetin içinde olmuyor muyuz?
Hakk’a ve kendimize ihanet… Tevhide, ruhumuza, yaradılışımıza ihanet…
Önceliğimiz Hakk mı nefsimiz mi buna iyice düşünüp karar vermeliyiz. Hakk ise tek istediğimiz o zaman dünyevi ve manevi yaşayışımız da Hakk’ın istediği gibi olmalıdır. Nefs ise vazgeçemediğimiz o zaman kendimize zulmederiz ki bunun da affı yoktur. Çünkü Allah’a düşmanlık edenlerin safında yer alıyoruz demektir ki bu da şirktir.
Allah, ikiyi sevmez. Çünkü O Tek’tir. Bir’liği sever ki O orada zuhur edecektir.
Öyle umarsızca, gafletle ve fütursuzca nefse köle olarak yaptığımız şeyler var ki, farkında olmadan ne zalimlikler yaptığımızı bir düşünelim..