Yeşil elmas öylesine bir taş değildir. Siz o taşın neresinden bakarsanız onda kendinizi göreceksiniz..
Biliniz ki, içinize yeşilden bir elmas koyan Allah öyle bir Allah ki, O’, kendi yüceliğini bir mücevher şeklinde kalplerinizin içine koyandır..
Siz o elması taşırsınız da çoğunuzda üstü toprakla örtülmüştür. O Âli ki, o hiç bir örtüye muhatap olmamıştır; o, kalbi daima yeşilden doğmuş ve kendi hakikatini doğrudan o yeşilden öğrenmiş o nedenle daima yüzü Dost Habib’e dönmüş ve O’nun Habib’inin bilgisi dahilinde olmayan bir tek adım atmamıştır. O kendisine rahm’et olarak gönderilen dostunun yüzüne gözlerini kırpmaksızın bakardı ve bazen de öyle bir edep hâli gelirdi ki bir an o nazara bakmaya kıyamazdı ve kalbinin içinde erirdi..
Biliniz ki, şimdiye kadar O’nun hiç bir kulu olmamıştır ki O’ndan âlâ olsun ve O’nun Peygamber’ini sevdiği gibi dostunu sevsin. O kalbinden çıkan oklar gibi baktığı kişinin nazarını delerdi ve oradan onun sırrına vakıf olurdu. O, Peygamber’i gözle göremediği anda dahi kalbiyle görür ve daima özlerdi. O, ayrıldığı anda daha onu özler ve muhabbetinden ayrı kaldığı her an ona asırlar gibi gelirdi. O, Peygamber’i nazarlarıyla rahatsız edenleri uyarır, “ona tertemiz nazarlarla bakmadıkça uzun uzun bakmayınız” diye uyarırdı. Gerçekte ki temiz bakmayanlara bir ateş gelir ve gözlerinin üzerine bir perde inerdi. O perde O’nun dostunu korumak için Allah’ın onlara verdiği bir örtü idi..
Şimdi uzun uzun düşünün ve Âli’nin yüceliğini anlamaya çalışın. O, kemâlde en yetkin, iradede en üstün ve muhabbette en yücedeydi. O’ Allah ki, her şey O’nun emri ve hükmü altındadır. O’, kudrette ve iradede en üstün olandır. O’nun iradesine bir ortak yoktur. O’nu bilenler bu hakikatte O’na benzeyen kullardır. Benzerlik, ortak olmak anlamında değildir. Benzerlik, bir öz’e yakınlık durumudur. Yaklaştıkça özdeş olursun ve benzerlik seni O’nun kapısına götürür. O kapı Âli kapısıdır ve içinizdeki cevheri keşfettirecek olan o Âli’dir. O zaman için veche kapısından görünen Âli bugün sana kemâl sıfatının en yücesinden görünür. O ceberut ki senin içine ezelde konulan bir cevherdir..
Biliniz ki, Allah’ın varlık sahasına yönelişi ve iştiyakı senin tek gerçeğindir. Bugün var edildiysen bu Allah’ın bunu dilemesinden başka bir şey değildir. Kendini bilinmek isteğiyle ilk ayrılan cemâl, O’nun Allah ilmindeki isimlerinin kendini bilmeye başladığı ama henüz kendisinden ayrılmadığı ve bir bütünde bir arada bulunduğu o ceberuttur. Orada her isim kendini bildi ama Allah’ta bildi, her isim Allah’ta toplandı, her isim ne üzere hareket edeceğini bildi, her isim mânâsını bildi..
İşte, bu bilme eylemi sendeki gizli olan ceberut âleminin gizli bir cevheridir. Yeşilden olan bu cevher Allah’ın bilinmek istemesiyle celâl ile hareketlendi. Kaynadı, taştı ve kaynaması ile isimler birbirlerinden ayrıldı ve her bir isim türlü feleklerden geçerek varlık sahasına indi..
Şimdi bunda çok düşünenler için bir ibret vardır..
Ey O’nun dostuyla var ol’an kulu!
Şimdi o çok soranlar bilsin ki, sen yine de bunun üzerinde anlattığımızın dışında bir çizgiden düşünme. Umut edile ki, bu hâl sende vücut bula. O zaman yeşilden doğmak nedir bilirsin..
İşte kemâlde en üstün olanlar yeşilden doğarlar ve içlerindeki ceberutu keşfederler, ilimde ileri gidenler bu seçkinler zümresidir..
Biliniz ki, bunda senin için sayısız nasihatlar vardır. Hanginizin yeşilden doğup ilimde üstün olacağınız O’nun ilminde sırlanmıştır. Siz iradenizin güçlenmesi ölçüsünde bunu anlarsınız. O sesleri gür çıkanlar Hakk Dost’a yakın olanlardır..
Şimdi neden bunları düşünüyorsunuz. O’, ne güzel iyilik yapma gücünü içimize koymuştur. O’, içinizdeki en âlâ mertebeden gelen iyiliği hepinizin içine koymuştur. Bunda en küçük bir ayrım yapmamıştır. Şimdi senin vazifen, telkin edilene uymak, bir de iradede en üstün olan o kuvvet ve kudret sahibinin affına sığınmak. O’ mağfiret etmedikçe siz bilemezsiniz. O’, yücelerin en yücesi olan ve yüceliğine bir sınır olmayan aliyy’ül âlâ’dır..
Şimdi gece gündüz bunun üzerinde inceden inceye düşün ve daima iyilik yap. İyilik senin yeşil âlâ’ndır..HŞY