Uyku; genel tanımlarda insan yaşamında önemli bir ihtiyaç olarak nitelendirilir. Yaşantımızın yaklaşık üçte biri uykuda geçer, bedenimiz kendini uykuda yeniler, uyku kalitesinin fiziksel ve ruhsal sağlığımız üzerinde etkileri vardır gibi bilgiler de verilir. Uyku sağlığımız ve uyku düzenimiz ise birçok faktöre bağlı olmakla beraber bebeklikten itibaren edindiğimiz alışkanlıklara dayanan bir süreçtir de denir. Bu bilgilerin doğruluk payı olmasına rağmen belirlenen saatler; bebek, çocuk, yetişkin ve yaşlılar olmak üzere sınıflandırılırken maddi ve manevi olarak en verimli olunabilecek çağlarda yani yetişkinlik döneminde uygun görülen saat sekiz saattir.
Ben de sizlerle bu yazımda bugüne kadar deneyimlemiş olduğum uyku tecrübemi paylaşmak istedim.
Uykuya bakış açım hep farklı olmuştur. Vücudun dinlenmesi, beynin dinlenmesi gibi gerekçelerle standarda sokulmuş sekiz saat uyku hep fazla ve gereksiz gelmiştir ve uykuda geçirilen zaman bana göre boş ve ölü zamandır. Bu konuda uzmanlar tarafından yapılan araştırmalar, uyku konusunda yazılan makaleler, kitaplar hep ilgimi çekmiştir. Bir çoğunu da okuma ve araştırma şansı bulmuşumdur.
Vücudun dinlenmesi için yeterli olan uyku bedenimize sağlık sıhhat olurken fazla uyumak da hastalık ve vebaldir. Sekiz saat günün üçte birini yani neredeyse tek başına en büyük bölümünü kaplamaktadır. Ruh sağlığının az uyumakla elde edileceği göz önünde bulundurulduğunda günün üçte biri çok fazla bir zaman dilimidir. Cenab-ı Hakk Davud (a.s.)’a buyurmuştur ki: “Ey Davud! Bizi sevdiğini iddia eden kişi; Yatağa girip bütün gece uyursa, onun sevgi iddiası sahtedir, yalandır.” Aşık olan bütün gece uyur mu? Buna imkan var mı? Hem aşık olmak, hem de uyumak… Birliktelikleri neredeyse imkansız… Aşık içinin yanışını söylemek için Sevgili ile yapayalnız kalmayı ister. Bu değerli vakitlerimizi uykuda geçirmek ruhumuza yapacağımız en büyük kötülüklerden biridir.
Uzun uykudan öte kaliteli uyku önemlidir. Ve programlanacak düzene beynimizin adapte olması ise sadece üç gündür. Yani üç günde yeni uyku düzenimize alışmak mümkün. Bir şeye inanarak başlamanın etkisi de yadsınamayacak derecededir tabi ki. Sekiz – on saatten az uyursam dinlenemem diyerek bilinçaltımızı kirletirsek az uyku için yapacağımız denemelerin başarısız olma ihtimali çok yüksektir.
Yapılan bir araştırmaya göre insan beyni her bir buçuk saatte bir uyanma eğilimine geçermiş. Çok uzun uyuyup yine de kendimizi yorgun ve hiç dinlenememiş hissettiğimiz zamanlar hepimizin tecrübe ettiği durumlardır. Bu da tamamen bir buçuk saati tamamlayamadığımız anlarda gerçekleşir. Ya da gecenin erken saatlerinde birden uyanıp sanki sabah olmuş da uykumuzu almışız hissi de o bir buçuk saati tamamladığımız anda uyanmamızdan kaynaklanır.
Sonuç olarak; yattığımız saati baz alarak bir buçuk saatlik hesaplarla kalkacağımız saati ayarlar isek ne kadar dinç ve zinde olunabileceğini görmüş oluruz. Uyunacak toplam saat ise bana göre maksimum dört buçuk saat olmalı hatta uykuyla arası iyi olmayanlar için üç saat en idealidir. Bu periyodlara dikkat ederek uyuduğumuzda hem az uyku uyuma alışkanlığı kazanıp hem de dinç olmamız mümkündür. Ne dersiniz denemeye değmez mi?…
Sevgiyle..