Balkanlar bizim sevdamız. Balkanlar bizim gönül yaramız. Dokunulamayan gönül bağımız var Kuzey Makedonya, Kosova, Bosna ile… Tabi ki diğer ülkelerle de.
Ne zaman Kosova’ya gitsek, oradaki kardeşlerimiz ve büyüklerimiz her zaman Türkiye’ye olan sevgilerini dile getirirler, ‘burada bizi unutmayın’ derler. Dolayısıyla hükümet ve hatta devletten önce biz vatandaşların buralara sahip çıkması gerekmektedir. Acaba kaçımız bir tatilimizde Antalya’nın sahilleri yerine Kosova’ya, Bosna’ya, Arnavutluk’a gittik?
Yaklaşık üç hafta evvel Kosova’da idim. Bir vesile ile Kosova Akademik Araştırmalar Enstitüsü’ne yolum düştü. Kapıda fakiri karşılayan yaşlı bir polis, Türk olduğumu öğrenince yüzü aydınlanıverdi. Yahut dizilerimizi izleyen arkadaşlarımızın bizimle Türkçe de iletişim kurmaya çalışmaları bizi çok memnun etti. Dünya üzerinde çok millete nasip olur bu.
Fakat maalesef dindaşlarımızla bağlantıyı bir türlü kuramıyoruz. Balkanlardaki Müslüman topluluğu ekseri olarak Arnavutlar oluşturmakta. Eğer Arnavutluk, Kosova ve Makedonya’daki Müslüman kardeşlerimizle iletişimi kurabilirsek güçlü bir birlik oluşturabiliriz. Rusya’nın, Amerika’nın ve Avrupa Birliği’nin yürüttüğü politikalara karşı Türk- Arnavut işbirliği önem arz etmektedir.
Meclisimizde de bir dostluk grubumuz var. Önemli olan bu grubu aktif olarak kullanmak.
Sadece Arnavutlar da değil. Aynı şekilde Boşnak kardeşlerimizle de güçlü bir birliktelik sağlanmalıdır.
Ülkemizin kurulduğundan beri Balkanlarla alakalı sistemli bir çalışma yapmaması çok üzücü bir durumdur. Bu büyük bir zaaftır. Akademik hayatta Balkan dillerini bilen ne kadar insanımız var? Bir elin parmaklarını geçer mi? Ya da bu dilleri öğrenen akademisyenlerimiz için ne yapıyoruz? Elbette önemli olan insanın kendi kendisini yetiştirmesi, geliştirmesi. Ama devlet olarak bir el uzatılmıyor, yardım edilmiyorsa burada bir sorun var demektir.
Ülkemizde Balkan dilleri eğitimi şu anda sadece Trakya Üniversitesi’nde verilmekte. Stratejik olarak harika bir hamle. Edirne, Türkiye’nin Balkanlara ve Avrupa’ya açılan kapısıdır. Balkan dilleri eğitimi alan öğrencilerin üstüne düşülmeli ve eğer Balkanları önemsiyorsak bu öğrencilere pozitif ayrımcılık tanınmalıdır.
Balkanlar bizim kırmızı çizgimiz, kimsenin koparamadığı bir gönül bağına sahibiz. Eğer bu samimi insan topluluğunu kaybetmek istemiyorsak Türkiye’nin stratejisi Balkanlardan başlamalıdır. TİKA çok büyük işler yapmakta evet, ama yetmez. Daha programlı, daha yoğun, daha gönüllü ve devamlı işler yapmak gerekmektedir.
Bu köşeden haykırmaya devam edeceğim. Balkanlar bizim gönül coğrafyamızdır. Bu coğrafya yalnız bırakılmayı haketmiyor. İnşallah hakettiği değeri veririz.
Saygılarımla.