Şemseddin Sami ya da Sami Frashëri, Arnavut yazar ve milliyetçi hareketin ideologu olarak bilinir. Daha çok Türkçe ile meşgul olan Sami Bey, Türk edebiyatında büyük eserlere sahiptir. Arnavut edebiyatında ise kardeşleri Abdyl (Abdül) ve Naim beylerin eserlerini tamamlar mahiyette eserler vermiştir.
1872 yılında ‘Taaşşuk-ı Talat ve Fitnat’ eseri Hadika gazetesinde yazı dizisi halinde başlayıp, 1873 yılında tamamlanmıştır. Eser toplam 180 sayfadır. Arnavutçaya da çevrilmiştir. Duygusal bir aşk hikayesinin anlatıldığı eserde, dönemin tüm etkilerini görebilmek mümkündür. Eserin hiçbir şekilde gerçekçi olmayan dili, doğulu ve batılı unsurların birleştirilmesi, başarılı bir sosyal eleştiri olmasını sağlamıştır. Özellikle Osmanlı kadınının sosyal statüsü anlatılmıştır.
1882- 1902 yılları arasında altı adet Türkçe ve Arapça öğretim rehberi yayımlamıştır. 1884’te kardeşi Naim Bey ile, İstanbul’da ilk Arnavutça dergi olan ‘Drita (Aydınlık- Işık)’yı çıkarmışlardır. Üç sayı olan bu dergi dizisinin ardından, ‘Dituria (Bilgi- Bilim)’ adıyla on iki sayı süren bir dergi serisi daha çıkarmıştır. ‘Abetare e Gjuhës Shqipe (Arnavut Abecesi)’ adlı eserinde ise Arnavut alfabesinin bugünkü şeklini ortaya koymuştur.
Bükreş’te bulunan Drita Derneği tarafından ‘Shkronjëtore e Gjuhës Shqipe (Arnavut Dilbilgisi)’ eseri yayımlanmıştır. Türkçede ‘Besa Yahut Ahde Vefa’ adıyla bilinen eseri Arnavutçada ‘Besa’ adıyla yayımlanmıştır ve tiyatroya uyarlanmıştır. Bu özelliğiyle de ilk Arnavutça tiyatro eseri olmuştur. Bu eser, Nisan 1874’te Osmanlı Tiyatrosu’nda canlandırılmıştır. 1875 yılında da Abdyl Ypi Kolonja (Abdül Üpi Kolonya) tarafından Arnavutçaya tercüme edilmiştir.
Aynı zamanda bir sözlük yazarı olan Sami Bey, 1630 sayfalık ‘Kamûs-u fransevî’ (Fransızca sözlük) ve iki kısımlık bir Türkçe sözlük olan ‘Kamûs-u türkî’yi yazmıştır. Maddi yetersizlikler Sami Bey’i Kamûs-u arabî’yi yazmaktan alıkoymuştur. On iki yıl sonra, altı kısımlık ‘Kamûs-ı al-a’lâm’ ı yazmıştır. Türkçe yazılmış eser Arnavutluk hakkında bu zamana kadar yazılmış coğrafi ve tarihi olarak yazılan en geniş eserdir. Toplamda 4830 sayfadır.
Kamûs-u türkî, Osmanlı Türkçesi’ni üç dilin karışımı olarak gören eski zihniyetten, tamamen bağımsız dil olarak gören yeni anlayışa geçişte kilit bir eserdir. Osmanlıcaya geçen Arapça ve Farsça kelimelerin anlamları olduğu gibi alınmamış, kelimelerin güncel anlamlarına ve yaşayan unsurlar olduğu dikkate alınarak yazılmıştır. Aynı zamanda kelimelerin anlamları Türk dilinde ne ifade ediyorsa o şekilde kabul edilip yazılmıştır. Türkçeye batı dillerinden giren kelimelerin anlamlarının da olmasına özen gösterilmiştir. Sami Bey, dilin Türkçeleştirilmesi gerektiği düşüncesini benimsemiş, hatta bunu için eski Türkçe eserlere ve Doğu Türkçesine başvurulmasını önermiştir.