Muhammedî Hakk var’lığının mayası ile mayalanan topraklar… Coğrafi bölgeler, Hakk’ın var’lığının yakîn olduğu alanlar, kıymetini ve değerini zahirde bile gösterir bizlere onlar.
Nasıl ki bir dergâha girip oradaki huzur Dost var’lığından doluyorsa içimize, bazı zahir topraklarda huzuru sırlar derinlerinde…
Örneğin bizim topraklar; iklimi, konumu, kendine yetişi, toprak altı ve üstü zenginlikleri…
Hiç düşündünüz mü neden 4 mevsim yaşıyoruz? Ne eksek toprağımız bereketli, nedir bu işin hikmeti?
Öyle ya O’nun katında haşa torpil, iltimas yoktur! Nedir bu verimliliğin hakikati?
Çorak topraklarda yaşayan onca insan varken bizler 3 yanı deniz ile çevrili, uzunca bir yanı yeşile elverişli bir yerde yaşıyoruz.
Dağı, yaylası, ovası nedir bunun sırrı, ne yaptım ki hakettim bu doğa harikasını?
Bu güzellikleri düşünüp Şükrü’m ile niyaz ederken batının dışa vurumu olan zahir dünya derken, acaba senin merkezin neresi dedim.
Öyle ya bedenim içinde merkezde olan kalp! Dünyanın da kalp gibi değerli bir merkezi olmalı. Dünyanın kalbi burası yani yaşadığımız yer olabilir mi?
Dünyanın evi neresi?
Dünyanın evi İ’nsan olabilir mi?
Düşünceme kâbe geldi, kâbe neden “beyt’ullah” Allah’ın evi mânâsı ile isimlendi?
Bir bakımdan kâbe kalp mânâsı da taşır, çünkü beyt’ullah kalp içindedir.
Allah’ın evi gönüllerdir.
Kalbimizin zahiri karşılığıdır kâbe, oraya gitmek yol kat etmek değildir, kalbe yolculuktur. İnsanın iç yolculuğunun hatırlatıcısı, zahiri bir yorumdur.
İlk kâbe nasıl ve kim ile bu ismi almıştır?
Düşünce istikametime göre ilk Kâmil İ’nsan olan Âdem’den almıştır.
Âdem cismi var’lığı olarak ilk yaratılan mı, bilmem, her şeyin hakikatini bilen O’dur; lakin Allah’ın var’lığının ilk tezahürü, düşünceden gönüle Aşk’ın yolculuğunun başladığı ilk bağdır.
Allah’ın var’lığının yeryüzüne Âdem’in yükselişi ve ilk hak’ikat’ten görünümüdür.
Aslında iniş yoktur, İ’nsan bilinç olarak aşağıda olduğu için bir yüceliş vuku’dur.
Bu ilk iniş daha doğrusu yüceliş Kâmil İ’nsan olan Âdem ile kurulur silsile-i bağ, sebeptir o Muhammedî var’lığa…
Sebepsiz hiçbir şey vuku’ bulmaz kainatta.
Hatırlayın “Kainatı Sen’in için yarattım.”,
Sen’in için sebepler vesileler kıldım, Sen dediğimi bile SEN’lere nebi yaptım.
Hangi yaratılan SEN değildir, illaki sen Var’lığını bil…
Konumuz O’nun var’lığı ile mayalanan topraklardı. Manevi muhabbet nereye vardı.
O’nun var’lığı ile yücelmiş Kâmil İ’nsan dünya topraklarında olur da, dünya kutsal bir yer olmaz mı? Tıpkı bedenimiz gibi, O’nun var’lığından nimetleri tadıp gönlü yeşillenen, toprağı O’nun muhabbeti ile Aşk’ullah’tan sulanan kalbini Beyt’ullah olan Âşıklar daim dünyadadırlar..
İçinde bulunduğumuz zahiri topraklar an içinde halen peygamber, evliya, arifler, âlimler ve dahi felsefe dahisi filozoflara olmuştur mekân, bu mekânın kutsallığı O’nun Var’lığının bağıdır.
Hakk var’lığı toprağa nüfuz eder, belki bu yüzdendir bu civar toprakları yani Mezapotamya Hû’nun Dostları çemberindedir.
O’nun enerjisi Hayy ol’an an içindedir..
O’nu an’mak için geldik biz bu mekâna, An’ı yaşamaya, yaşamdan Hayy’atiyet bulmaya, Hakk’ikat’ten “Kul’um” dediği kul ol’maya…
Hakk’ın mayası gönüllerde AŞK, Aşk’ullah ola…HŞY