Türkiye, toprakları üzerinde barındırdığı bitki çeşitliliği ve iklim yapısı itibarıyla dünyanın en önemli tarım ülkelerinden biridir. Bir zamanlar kendine yeten de bir tarım ülkesi idi. Ki esasen hâlâ öyledir ama dünyada uygulanan ekonomik politikalar nedeniyle sanki yeterli değilmiş gibi görünmektedir.
Tarihsel süreçte sanayinin gelişmesiyle birlikte üretim tarımdan sanayiye doğru evrilmiştir. Sanayi ürünleri pahalı ve ekonomik değeri yüksek, tarım ürünleri ise ekonomik değeri düşük ürünler olarak ekonomik sistem içinde yerini almıştır. Durum böyle olunca çiftçi mevcut ekonomik şartlarda geçimini sağlayamaz duruma düşmüştür. Bu yüzden de farklı arayışlara girmiştir. Örnek vermek gerekirse daha verimli tohumları tercih ederek daha fazla verim elde etme durumunda kalmıştır. Ancak bu tohumların genetiğine müdahale edilmiş tohumlar olduğu çok sonra anlaşılacaktır. Genetiğine müdahale edilmiş tohumlardan elde edilen meyve ve sebzeler insan ve hayvan organizması üzerinde geri dönüşü olmayan tahribatlar oluşturmaktadır. Diğer yandan bu tohumlardan elde edilen bitkiler toprağın doğal yapısına da zarar vermektedir. Bir yıl yetişen üründen alınan tohum bir sonraki yıl kullanılamamaktadır, böylece çiftçi her yıl yeniden tohum almak zorunda kalarak yeni bir ekonomik külfetin altına girmiştir. Ne var ki bu tohumlar çok verimlidir ve sırf bu yönüyle dahi çok caziptir.
Türkiye’ de modernleşme tutkusu ile birlikte kişilerin tüketim alışkanlıkları değişmiş, sanayileşmenin sağladığı konforla birlikte ve işlenmiş gıda tüketimi de hızla yaygınlaşmıştır. Yerli ne varsa önce reddedilmiş, ardından da terk edilmiştir. Genetiğine müdahale edilmiş tohum kullanımında tüm olumsuzluklar göz ardı edilmiş dağdan yuvarlanan çığ gibi kullanımı hızla artmıştır.
Son yaşanan pandemi süreci önceliklerimizi yeniden gözden geçirmemize ve yeni bir sıralama yapmamıza vesile olmuştur. Evimizin önündeki son model arabamızın, dolaptaki takım takım elbisenin, dizi dizi ayakkabının hiçbir işe yaramadığı günleri yaşadık. İnsan yaşamının üzerinde bir değer olamayacağını farkettik. Bugünlerde marketlerden, manavlardan, fırınlardan satın aldığımız tek şey gıda maddesi oldu. Gördük ki sağlıklı gıda ile beslenen güçlü ve dayanıklı bedenlerin bağışıklığı daha güçlü. Böylece zaten bir süreden beri gündemde olan güvenli gıda konusu iyice önem kazanmış oldu.
Ülkemizde çok geniş tarım arazilerinde yetiştirilen çok çeşitli tarım ürünleri mevcuttur. Yerli tohumların toparlanması işiyle ciddiyetle ilgilenmelidir. Eğer tohum geliştirilecekse yerli cinsler üzerinden iyileştirme çalışmaları yapılmalıdır. Nasıl sağlık ve sosyal güvenlik sistemimizde son süreçte dünyaya örnek oldu isek tarım alanında atılacak adımlarla da örnek politikalar geliştirilmelidir. Liberallerin savundukları gibi her şeyin kişilere bırakılamayacağını, devletin kriz zamanlarında müdahalesinin şart olduğunu pandemi süreci bir kez daha ortaya koymuştur. Devletin sağlık ve sosyal güvenlik konusunda müdahalesine benzer müdahaleleri tarım alanında da gerçekleştirmesi gereklidir. Üretim desteklenmeli, tarım işçilerine sosyal güvence sağlanmak suretiyle asgari ücretle fabrika işçiliği yapmalarının önüne geçilmelidir. Fakat bunlar tamamen iç dinamiklerle olmalıdır küresel dünyanın neoliberal kurallarıyla değil!