İnsanlar arası iletişim kurmak konuşmakla olur elbette. Kendini ifade etmek, ihtiyaçlarını dile getirmek, duygu ve düşüncelerini paylaşmak, üzüntü ve sevincini anlatmak, bilgi alış verişi yapmak, konuşmakla olur. Bazan konuşmada ölçünün kaçtığını herkez fark eder. Hatta kendisini eleştirerek keşke konuşmasaydım, diyor.
Şunu unutmamak gerekir ki konuşmaya ihtiyacımız olduğu kadar susmaya da ihtiyacımız vardır. Konuşma bir sanatsa susmak da bir sanattır. Aslında insana yakışan, konuşmaktır . Ancak bulunduğumuz ortamda konuşmalarımıza dikkat etmeli, ölçüyü iyi ayarlamalıyız. Konuşmayı sevdiği kadar susmayı da sevmelidir insan. Konuştuklarımızın doğurduğu sonuçları mutlaka düşünmeli.
Susmayı da bilmeliyiz!
Konuşmayı sevdiğimiz kadar, susmayı seviyormuyuz?
Bazan susma ihtiyacı duyuyormuyuz?
Konuşmamızla kimseleri rahatsız ediyormuyuz?
Yersiz ve zamansız konuşmalarla gönüller kırıyormuyuz ?
Başkası için “amma da ne kadar çok konuşuyor ” derken, kendimiz için de aynısını diyebiliyor muyuz?
Konuşmanın gerekli olduğu kadar, susmanın da önemli olduğunu bilmeliyiz. Bu gerçeği dile getiren Hz. Mevlana “Anlayana anlatmazsan zulmedersin, anlamayana anlatırsan yine zulmedersin,” diyor. Socrates’ın “Yerinde konuşmasını ve susmasını bilmek akıllı insanların işidir,” deyişi bu konuda önem arzeder.
Nasıl ki başkasının “noktasız ve virgülsüz” konuşmaları ruhunuzu sıkarsa, sizin de çok konuşmanız diğerlerini rahatsız edebilir. Önemli olan konuşma ve susmayı dengelemektir.
Bazen insan konuşmanın ölçüsünü kaçırdığı gibi susmanın ve susabilmenin kıymetini bilmiyor. Susmak bazı kimseler tarafından farklı anlaşılabilir, fakat Hz.Mevlana ““susan edebinden susar, edepsiz ben susturdum sanır” şeklinde ifade etmektedir.
Susmak çoğu kez bir mana ifade eder. Susmakla bir tepki, bir hatırlatma verilmiş olur. Her susmanın içinde ise söz ve eylem vardır. İnsan haketmediği suçlamalarla karşı karşıya kaldığında bir ikileme yaşıyor: cevap versem mi yoksa sussam mı”.
Susmak en güzeli , çünkü susmanın, duyulmayan fakat yürekleri yakan bir cevaptır aslında. Karşındakine susarak karşılık göstermek, onun cevap vermek için uğraşmaya değmediğini gösterir. Bu da karşındakine herşeyden bile daha ağır olabilir, anlayana. Susmak sabır işidir, sevdiklerimizi kırmamak adına kelimeler yutmaktır. Birileri susmayı cesaretsizlik, kabullenmek olarak algılar, amma susmak, verilecek cevabı olmadığından değildir, asaletindendir, terbiyesindendir.
Susma dilinden anlamayan, konuşmaktan da bir şey anladığını sanmıyorum.
Anlayana harfsiz, kelimesiz, cümlesiz, en ustaca cevaptır susmak. İnsana yakışan her ne konu olursa olsun, saygı çerçeve içerisinde konuşarak anlaşabilmektir. Konuşarak anlaşılamayacak hiçbir konu yoktur. Fakat güzelikle konuşabilmek yerine , sözle saldıranlara, hadlerini bilmeyenlere karşı en etkili cevap, onları kaile almadığınızın göstergesi , susmaktır.
Ne güzel söylemiş Hz.Mevlana:
“Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verilecek bir cevabım var. Lakin bir lafa bakarım laf mı diye. Bir de söyleyene bakarım adam mı diye ?”
Susmak, anlayana en iyi cevaptır, evet ama anlamayan için sadece haksız olduğunuzu kabul ettiğiniz anlamına gelir. Yani, bunun söyleyecek bir sözü yok ki der ve daha fazla konuşma cesareti bulur.
Dostoyevski şöyle diyor:
“Konuşarak anlatılmaz herşey, bazen susmak yeter aslında. Unutma; Konuşmak bir ihtiyaç olabilir, ama susmak cevaptır anlayana…”
Yunus Emre de, “Edebim elvermez edepsizlik edene, susmak en güzel cevap edebi elden gidene” diyor.
Peygamber efendimizin şu sözleri çok önem arzetmektedir :
“Konuşmasını öğrendiğiniz gibi, susmayı da öğrenin. Çünkü susmak, büyük bir akıllılıktır. Konuşmaktan çok dinlemeye çalış. Seni ilgilendirmeyen hususlarda konuşma”.
İnsanın çok söz söylemeye gücü yeter ama, ağızdan çıkan bir tek sözü geri getirmeye gücü yetmez. Zira ağızdan çıkan bir söz, namludan çıkan kurşun gibidir. Onu geri döndürmek mümkün olmaz. Bu söz, zararlı bir söz ise, vardığı hedefte kurşundan daha fazla bir zarara neden olabilir. Konuşmaya başlarken bu gerçeği düşünsek, her halde bu kadar rahat ve korkusuz konuşamazdık. Konuşurken de yüreğimiz titrerdi.
Güzel söz söylemek bir sanat olduğu gibi, güzelce susmasını bilmek de bir sanattır.
Susmak mı gerek, konuşmak mı ?
Bazı zamanlar konuşması gerekenlerin sustuğu, susması gerekenlerin de çok konuştuğu oluyor. Çok konuşmak yerine, önemli olan faydalı olmasıdır. İnsan “ ya hayır konuş ya da sus” uyarısını göz önünde bulundurmalıdır. Çoğu kez konuşmak yetersiz kaldığında susmak daha iyidir. Çünkü başlı başına bir cevaptır susmak. Aslında konuşmak ve susmak iletişimde birbirini tamamlar.
Gerektiği yerde kendini ifade etmek, hatta başkasını ikna etmek için konuşmak şarttır.Bu da kısa ve öz olursa daha makbuldur. Çünkü “ ne anlatırsan anlat, anlattıkların karşındakinin anlayacağı kadardır”.
Seni anlamamakta israr edenlere ise en iyi cevabın susmaktır. Ama haklı olduğum bir durumda katiyyen susmam. Niye susayım ki, dediğimiz de oluyor. Ben haklı iken suçlu olacak yerine, konuşur ve onun haksızlığını ortaya çıkarırım da diyoruz bazen.
Anlaşılan şudur ki, kişi hayırlı, faydalı, lüzumlu olan konularda konuşmalı, boş yere gereksiz sözlerden kaçınmalıdır. Buna rağmen unutulmamalıdır ki gerektiği zaman susmalı. Konuşamadıklarımızı susmakla da anlatırız, tabii anlayana…İletişimde susmanın önemine değinen Peygamber efendimiz “Susmak huyların efendisidir” buyurur.
Sustuğunuzda mesajın yerine ulaşmadığını zannetmeyin sakın. Susmak da bir konuşmaktır. Hatta en tesirli bir konuşmaktır.
Yazımı Şems-i Tebrizi’nin şu sözleriyle tamamlamak isterim :
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susuyor.
Anladım ki susan her şey derin ve heybetli…
Ne mutlu susmasını bilene !
” Edepli olan edebinden susar “..
Susmak guzel ahlak sahibi asilinsanlara mahsus bir davranis bicimdir.sebebi ne olursa olsun her zaman anlamlidir ve kelimelerin ankatmadigi bir cok seyi anlatir.
Allah razi olsun senden Eyub abey ne guzel bir inansin
Kalemine sağlık Eyüp bey bukadar güzel ifade edilebilinir.herzaman keyifle okuyor,bir okadar da istifade ediyorum.