İkinci Dünya Savaşı Döneminde İtalyan diktatör Mussolini’nin emri üzerine İtalya, 7 Nisan 1939’da sadece 12 kişi kaybederek Arnavutluk topraklarını işgal etti. Bu tarihten sonra başlayan gergin ortam, Almanya’nın 1941 yılında Yugoslavya’yı işgal etmesi ve Kosova, Çameriya (Yunanistan topraklarında bulunan ve Arnavutlar’ın daha sonra mezalime uğrayacakları yer) ve Batı Makedonya’yı Arnavutluk’a vermesiyle son buldu. Osmanlı’nın 1912 yılında Balkanlar’dan çekilmesinden itibaren ilk defa Arnavutlar bir arada yaşama şansını elde ettiler. Yani Arnavutların ütopyası olan “ Büyük Arnavutluk” gerçekleşmişti.
Fakat bu birleşme toplumsal düzeyde başarısız kalmıştı. Hatta iç savaş noktasına kadar çıkabilecek eylemlerden de bahsetmek mümkündür. Arnavutluk Komünist Partisi’nin Kosova, Makedonya, kuzey Arnavutluk ve Epir (Çameriya) bölgesinden aldığı destek kısıtlıydı. Çünkü bu bölgenin halkı partiyi her zaman Sırp yanlısı olarak bildi.
Bu sırada Komünist Parti, Almanya ve İtalya ile beraber ülke içindeki milliyetçi fraksiyon olan Balli Kombëtar (Ulusal Cephe) olarak bilinen toplulukla da çatışmak zorunda kaldı. 1945’te Almanya’nın savaşı kaybetmesi üzerine milliyetçiler de ağır bir darbe yedi ve meydan tabii olarak Komünist Parti’ye kaldı. Komünist Parti birlikleri 22 Mart 1946’da Tiran’a zafer marşlarıyla girdi. Enver Hoxha (Hoca) önderliğindeki komünistler radikal reformlar uygulamayı ve “yüksek medeniyet seviyesine” çıkmayı öngörüyorlardı. Önlerinde Rusya örneği vardı ve Stalin’in Rusya’yı ne kadar da güçlü bir ülke yaptığını hayranlık ile izliyorlardı.
Feodal düzene ve monarşiye karşı mücadele edeceğini söyleyen Hoca, aslında her iki toplumsal yapıyı da yönetimi altına aldı. Enver Hoca partisinin genel sekreterliği haricinde, devlet başkanı, başbakan, dışişleri bakanı ve ordu komutanlığı görevlerini de kendisinde toplamıştı.
Jirokastra doğumlu Enver Hoca’nın ailesi Bektaşi idi. Hatta kendisi de üniversite eğitimini alana kadar Bektaşi olarak büyümüştü. İsveç’ten döndüğü zaman ise din kavramından tamamen uzaklaşmış, komünist rejimi kendisine daha uygun bulmuştu.
Enver Hoca’nın ekonomik faaliyetleri neticesinde ülkede kimya, makine ve inşaat fabrikaları kuruldu. 1960’larda ise Arnavutluk büyük bir krom üreticisi oldu.
Fakat bir yandan da “düzenin korunması adına” muhalif aydınlar ve din adamları tutuklanıyor, evlerdeki dini kitaplar toplanıyor, ibadet merkezleri yıktırılıyordu. Özellikle din adamları Hoca’ya göre “sosyalist düzenin ezeli düşmanlarıydı”. Ateizme ve Arnavut milliyetçiliğine muhalif kişiler olarak gösterilen din adamlarına karşıydı ilk reformlar. Tabi bu sırada Osmanlı’ya karşı da faaliyetler sürdürülüyor, “Osmanlı boyunduruğu altında ezilen Arnavut soyu” yeniden doğuyordu. Arnavutça eğitim kitaplarındaki Osmanlı düşmanlığı Enver Hoca döneminde başlatılmıştır. Kitapların yazarlarından dört kişinin ise Katolik aşırısı kişiler olması da dikkat çekicidir.
Günümüzde ise Arnavut Komünist Parti üyesi herkes İtalyanca bilir, İtalyan televizyonlarını izler ve Arnavut televizyonlarına pek de itibar etmez.
11 Nisan 1985’te Enver Hoca’nın ölümü ile partisinin iktidar durumu sona ermemiş ancak Arnavutluk’ta değişim için büyük bir fırsat olarak görülmüştür. 70’li yıllardaki güçlü dönüşüm sayesinde parti 5 yıl daha ayakta durmuştur.
80’li yılların sonlarına doğru yaşanan ekonomik kriz, halkın demokrasi isteği, sokak eylemleri, toplu gösteri ve grevler gibi sonuçlar doğurdu. Siyasi baskılar ve ekonomik daralma, gençlerin saç-sakal uzatmasına, eğlencelerde Beatles gibi tanınmış müzik gruplarının dinlenmesine ve yasaklı yazarların okunmasına kadar, halktan farklı tepkiler geliyordu.
Enver Hoca’nın yerine geçen Ramiz Alia, bu tepkiler üzerine Stalin ve Hoca’yı hatırlatan sembolleri toplattı, adalet bakanlığını kurdu ve yaklaşık 200 siyasi tutuklu için af çıkardı. Halkın yurtdışına çıkabilmesi için pasaport alması kolaylaştırıldı. Bunun ardından ise Arnavutluk’taki genç nüfus ülkeyi terketti. İtalya, Almanya, Amerika ve Yunanistan Arnavut göçüyle yüzleşen ülkeler oldu.
1991 yılındaki çok partili seçimlerde ise İşçi Partisi’nin lideri Fatos Nano başbakanlığa, Alia ise devlet başkanlığına getirildi. Partinin adı Arnavut Sosyalist Partisi olarak değiştirildi. Enver Hoca döneminde yapılanlar eleştirildi ve parti kadrosunun %90’ı değiştirildi. Bu şekilde de gelişmiş ve bağımsız Arnavutluk projesi ilan edildi.