Şemseddin Sivâsî Hazretleri, Kanuni Sultan Süleyman’ın (1520-1566) saltanat devrinde Hicrî 926/1520 senesinde Zile’de dünyaya gelmiştir. Künyesi, Ebu’s-Senâ, lakabı Şemsü’d-Dîn, ismi Ahmed, mahlası Şemsî, şöhretleri ise Kara Şems’tir. Sivas ve havalisinde Şems-i Azîz olarak da anılmaktadır. Zile’de doğmasına nisbet edilerek kendisine Zilî’de denilmektedir. Fakat ömrünün büyük bir kısmını Sivas’ta geçirmesine mukabil Sivâsî nisbetiyle şöhret kazanmıştır.
Muhterem babaları Ebu’l-Berâkât Muhammed Zîlî Efendi’dir. Anneleri Ümmi Sultan Hatun’dur. Babası Ebu’l-Berâkât Muhammed Zîlî, Amasya’da bulunan Habîb-i Karamanî’nin halifelerinden olan el-Hâc Hızır/Hıdır Amasî Efendi’nin müntesiplerindendir.
Ebu’l-Berekât Efendi’nin dört oğlu vardır. Hepsi de ulemâ ve sülehâdandır. Yaş itibariyle en büyükleri Şeyh Muharrem ez-Zilî’dir (Pîr Abdülmecid Sivâsî Hazretleri’nin babaları). Daha sonra Şeyh İbrahim Efendi, Şemseddîn Sivâsî Hazretleri, Şeyh İsmail Efendi gelir.
Kaynaklarda Hz. Şems’in eş ya da eşleri hakkında her hangi bir bilgiye rastlanılmamıştır. Kendisinden sonra yedi kız ve üç erkek evladı kalmıştır. Kız evlatlarından birinin adı Safiyye Hatun’dur. Kızını kardeşi Şeyh İbrahim Efendi’nin oğlu Şeyh Şeyh Receb Sivâsî ile evlenmiştir. Erkek evlatlarının en büyüğü Şeyh Pîr Mehmet Efendi’dir. Sonra sırayla Hasan Çelebi, Müeyyed Çelebi gelmektedir. Evlatları kendisinden sonra şeyhlik yapmışlardır.
Şemseddin Sivâsî Hazretleri Zile’ye dönmesinin ardından bölgenin ehl-i ulemâsından sarf ve nahv ile diğer ilimleri tahsil etmiştir. Daha sonra Tokat’a gidip zamanının Zemahşerî’si diye ün salmış olan Arakiyecizâde Şemseddîn Efendi’nin yanında akli ve nakli ilimleri öğrenmiştir.
Tokat’ta akli ve nakli ilimleri tahsil edip yükseldikten sonra II. Selim’in (1566-1574) saltanat devrinde 20’li yaşlarında İstanbul’a gelip Sahn-ı Semân medreselerinin birinde müderris olarak vazifelendirilmiştir. İstanbul’dan ayrıldıktan sonra hac farizasını yerine getirdikten sonra Zile’ye dönmüş ve halk tarafından saygı ve hürmet ile karşılanmıştır. Bir müddet sonrada evlenmiştir.
Şemseddin Sivâsî Hazretleri Zile’de babasının şeyhi olan el-Hâc Hızır Efendi’nin hulefasından ve Amasya’da Ezine Pazarı’nda mukim olan Muslihiddin Halife’ye intisâb etmiştir. İcazet aldıktan kısa bir süre sonra şeyhi vefat etmiştir.
Şemseddin Sivâsî Hazretleri hocası Amasyalı Muslihiddin Efendi’nin vefatından sonra mübarek, veli bir zat bulup talebe olmak istemiştir. Tokat’taki kâmil, âlim ve fazıl bir zat olan yüz yaşını geçkin olan Şeyh Mustafa Kirbâsî Hazretleri’nin huzuruna varıp ona intisab etmiştir. Şeyh!’nin vefatından sonra Zile’ye dönmüş ve Şirvân’dan O’nu irşad etmek için gelen Şeyh Abdülmecid Şirvânî Hazretleri’ne intisab eder. Kısa bi sürede sülûkunu tamamlar.
Zile’de irşad faaliyetlerini devam ettirdiği bir zamanda Kanuni Sultan Süleyman devrinin Sivas valisi olan Hasan Paşa (öl. 974/1566), Sivas’ta bir camii (Meydan Camii) yaptırarak bir şeyh ve vaiz olarak Şemseddin Sivâsî Hazretlerini davet etmiştir. Ömrünün sonuna kadar mezkûr camii de vaaz vermiş, çok sayıda hulefası, muhibbanı olmuştur.
Sultan Mehmed Han ile 1005/1596 yılında Eğri Seferi’ne katılmış, padişaha zafer müjdelemiştir. Eğri seferinden dönüşte yaklaşık altı ay sonra Kasım 1597 yılında vefat etmiştir. Meydan Camii avlusuna defnedilmiştir. Sivas halkı hac, gaza ve sair hayırlı bir sefere çıkmadan önce Hazret’in kabirlerini ziyaret etmeyi adet edinmişlerdir. Kapısının üzerinde sülüs yazı ile şu kitabe yazmaktadır:
“Şehr-i Sivâs içre cânâ işbudur
Şeyh Şemseddin kutbun meşhedi
Didi kadrî künbedi târîhini
Nûrla olsun mufaffa merkadı (1009/1601)”
Şemseddin Sivâsî Hazretleri Zile’de kaldığı süre boyunca üç eser telif etmiş, Sivas’ta ise 15 eser telif etmiştir. Diğer yerlerde yazdığı eserlerle birlikte, büyük bir kısmı manzum, bir kısmı mensur olan eserlerin toplamı 40’ı bulmaktadır.