Sırplar, Tito’nun sağlığı döneminde özerklik tanınan Vojvodina ve Kosova bölgelerini ilk olarak kendi toprakları içine kattı. Daha sonra Tito’nun ölümünden sonra da oluşturulan yeni federasyonun yegane lideri olmak için birçok eylemler gerçekleştirdi. Buhranlı geçen 10 yılın ardından ayrılıkçı ve Sırp esareti altında yaşamak istemeyen Hırvatistan ve Slovenya aynı yıl içinde bağımsızlıklarını ilan etti (1991). Bu tarih Yugoslavya’nın parçalandığını bizlere açıkça göstermektedir.
Slovenya ve Hırvatistan’ın bağımsızlığını ilan etmesi Sırp lider Slobodan Milosevic’in ve aşırı milliyetçi grupların (Çetnikler) hoşuna gitmedi ve bu ülkelere askeri harekatlar düzenledi. Ancak bu harekatlardan bir sonuç alamadı ve “Büyük Sırbistan” haritasından önemli bir parça ellerinden yitip gitti. Bir sene sonrasında da Hırvat ve Sırpların çatışması arasında kalan Boşnaklar da Nisan 1992’de bir referandum düzenleyerek 1 Mart 1992’de bağımsızlığını ilan etti. Büyük Sırbistan ideolojisi kendilerinde bir saplantı haline gelen Sırplar ise bu referandumu tanımadı. Sırbistan sınırına yakın yerlerde yaşayan Sırplar da bu kararı kabul etmeyerek kantonlar oluşturdu. Radovan Karadzic, bu kantonları birleştirerek Bosna Sırp Cumhuriyeti adı altında sözde bir ülke kurdu ve başkentini de Banja Luka olarak belirledi.
Hırvatlardan ve Slovenlerden hıncını alamayan Sırplar, Bosna-Hersek’in bağımsızlığını da ilan etmesiyle iyice telaşa kapıldı ve ne kadar askeri kuvveti varsa hepsini bu topraklar üzerine sürdü.
Sırpların En Büyük Utancı: Bosna Savaşı
Yugoslavya ordusu kurulurken ordunun büyük çoğunluğu Sırpların elindeydi. Bu da kendilerine teçhizat ve mühimmat üstünlüğü sağlamaktaydı. Üstelik de Müslümanlara olan kinleri hiç bitmemişti. 1. Kosova Savaşı’nın acısını bahane eden Sırplar, Müslümanlardan intikam almak için can atmaktaydı. Küçük çetelerle başlayan çatışmalar 1992 yılında Sırplara; aynı zamanda Avrupa’ya da utanç kaynağı olacak bir savaşa dönüştü. Müslümanlar ise bu savaşa hazırlıksız yakalanmıştı. Sırp kuvvetleri olanca gücü ile saldırırken Müslümanların ellerinde neredeyse hiç silah yoktu.
Sırpların düzenlediği saldırıların ardından toplanan Birleşmiş Milletler Genel Konseyi, Bosna-Hersek’e silah ambargosu uygulamaya karar vermişti. Burası düşündürücü noktalardan bir tanesi. Dünyanın 3. büyük ordusu olan Eski Yugoslav Ordusu’nun zaten elinde yeterince silah ve teknolojik gücü vardı. Peki bu ambargo kime idi? Boşnakların neredeyse silahsız olması da Sırpların işine gelmişti. Aynı toplantıda dönemin Fransa Devlet Başkanı Mitterrand’ın da “Avrupa’da Müslüman bir devlet istemiyoruz.” demesi de ayrıca düşünülmesi gereken bir nokta.
1995 yılında biten savaşta Sırplar başta Srebrenica olmak üzere Saray Bosna, Prijedor, Banja Luka gibi kentlerde yüz binlerce Boşnak’ı katletti. Suçları ise sadece Müslüman olmak olan bu insanların naaşlarına bile saygı gösterilmeden her türlü çirkinlik yapılmaktaydı. Şehit düşen insanların bedenleri tecavüzlere uğramakta ve ardından ya yakılarak ya da toplu mezarlar açılarak gömülmekteydi. Savaşın üzerinden uzun zaman geçmesine rağmen hala daha bölgede toplu mezarlar bulunmakta. Bu da Boşnak Halkı’nın acısını diri tutmakta.
Savaşın geçmesine rağmen bölgede tansiyon hiç dinmedi. Banja Luka’da bulunan Ferhadiye Camii, savaş sırasında Sırpların döşedikleri dinamitler ile yıkıldı. Savaşın ardından Boşnakların yoğun talebi ile cami restore edilerek 1995 yılında tekrar ibadete açıldı. Ancak Çetnikler, bu durumu asla kabul edemedi. Kendi sözde başkentlerinde Müslümanlara ait bir ibadethaneyi kabul etmeyen Çetnikler, Camiinin açılış töreninde yine Müslüman kanı döktü. Birçok restorasyon gören Camii, 2016 yılında dönemin Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından tekrar ibadete açıldı.
Son Perde: Kosova
Tito döneminde 1974 yılında Kosova, özerk bir bölge ilan edildi. Ancak 1989 yılında Slobodan Milosevic’in bölgeyi tekrar Sırp topraklarına katması ayrı bir olayın fitilini ateşledi. 1991 yılında Kosovalı Arnavutlar, Kosova Cumhuriyeti’nin bağımsızlığını ilan etti. Bu ülkeyi Sırbistan hükümeti hala daha tanımamaktadır. Arnavutlar tarafından kurulan Kosova Kurtuluş Ordusu (UÇK), ilk eylemlerini 1996 yılında başlattı. 1998 yılında ise Sırplar gerçekleştirdiği harekatla savaşı resmen başlatmış oldu.
Sırplar, Bosna’daki rolünü aynen uygulamakta; kadın ve çocuk demeden birçok sivili acımasızca katletmekteydi. Özellikle 1999’da Racak’ta düzenlenen katliam NATO’yu harekete geçirmiş ve buraya askeri müdahale yapmak zorunda bırakmıştı. NATO’nun aynı sene Sırplara düzenlemiş olduğu hava harekatının ardından savaş noktalandı. Uzun süre bağımsızlık mücadelesi veren Kosova istediğini aldı ve 17 Şubat 2008’de resmen bağımsızlığını ilan etti.
Ancak bölgede tansiyon hala daha yüksek. Yabancı askeri birlikler hala daha Kosova’da bulunmakta. KFOR adı verilen bu topluluğa biz de üyeyiz.
Sırbistan’ın Kuruluşu Ve Savaş Suçlularının Yargılanması
Bosna-Hersek ve Kosova’da savaş suçlusu olarak gösterilen isimler Lahey Adalet Divanı tarafından yargılanmaya başladı. Özellikle Ratko Mladic, Radovan Karadzic ve Slobodan Milosevic gibi isimler bu mahkemece en ağır cezaları aldılar.
1992 yılında diğer ülkelerin ayrılmasıyla kurulan Sırbistan Karadağ Devleti, hala kendini Yugoslavya olarak tanımlamaktaydı. Yugoslavya’nın tamamen çökmesinden sonra ismini Sırbistan-Karadağ olarak değiştirdi. Varlığını 2006 yılına kadar sürdüren bu devlet yapılan anlaşma ile ikiye ayrıldı.
3 kısımdan oluşan bu derlemede Sırpların Balkanlar üzerindeki etkilerinden bahsettik. Bölgeye sürekli hakim olma isteği birçok kanlı olay ile sonuçlanmıştır. Korkulan şey ise savaşın bitmesine rağmen bölgelerde herhangi bir barışın olmayışıdır. Sadece Müslüman olduğu için Boşnak ve Arnavutlara türlü zulümler yapılmıştır. Cenab-ı Hakk, İslam Bayrağını şanı ve şerefiyle dalgalandıran bu iki ulusa sabır ve dayanma gücü versin.