O, her şeyi bir nizamın ölçüsünde ince ince yaratandır. İlmek ilmek dokur âlemi. Göz görür, kulak duyar, gönül hisseder O’nun bu âlemdeki muazzam işleyişini. Yaratılmış her vârlığın birbiriyle olan o muhteşem uyumunu keşfe çıkar bir vakit, her zerrenin birbirine bağlanışı, bir silsile halinde düzenin bozulmadan devam edişi…
Sandığımız kadar kolay değil ki âlemi doyasıya çekmek içimize… Bir kere hayranlığımız yok yüreğimizde! Bir bebeğin nesneler karşısındaki o şaşkın halini hangi koca insan yaşayabiliyor? Hangi insan bir bebeğin o saf, duru hâlini kendinde saklayabiliyor?
Her şeye hayranlıkla bakan ve baktıklarından heyecan devşiren bir bebek düşünün. Hiçbir şey sıradan değildir onun hayatında. İlgi çekicidir. Bir kedi, bir böcek, bir kelebek veya bir çiçek… Bizse normalmiş gibi bakarız etrafa, gözlerimiz alışmıştır çünkü bir kere. Ân gelip de evin babası havalanıverse evin içinde bebek sadece hayran olacaktır ancak anne gördükleri karşısında korkacak belki bir bayılma haliyle bile karşı karşıya kalabilir duruma gelecektir. Anne için bu bir doğaüstü olay bebek içinse içinde hayranlık ve mutluluk yaratabilecek muazzam güzelliktir.
Kör bakıyoruz etrafımıza, halbuki her an bir insanın uçuvermesi gibi doğaüstü olaylarla karşılaşıyoruz ancak hissetme dürtüsünden ziyadesiyle uzağız. Kulaklarımız sağır dolaşıyoruz, bir kuşun seher vaktindeki ötüşü dahi normalleşiyor hayatımızda. Devamlılık kazanan ne varsa bizim için artık geri planda kalıyor, güzellikten uzaklaşıyor ve SIRADANLAŞIYOR…
En acısıysa sıradanlaşan hayatın içinde sadece ve sadece yaşıyoruz. Gün dolduruyoruz, nefes alıp veriyoruz ve biz farkında olsak da olmasak da büyüdükçe yaşadığımız bu muhteşem işleyişi NORMALLEŞTİRİYORUZ…
SIRADANLAŞIYORUZ
Yorum Yazınız