İrfaniyet kadim bilgeliktir. Hakkı dış dünyada arayanlar alim olurlar. Nefsinde bulanlar ise
arif olurlar. İlim daima esastır. Ancak her şeyi açıklamaya yetmez, sır diye bir şeyde var.
İnsana ancak, kendisinde Tanrı’nın tecellisi nispetinde sır çözme yetkisi verilmiştir.
“Hayatında kâmil anlamda vahdeti gerçekleştiren ve bu vahdetin sırrını bilen kimse en büyük nimeti elde eder. Bu vahdetin sadece bir kısım sırlarını idrak edenin nimeti ise idrakine göredir.
– İbn Arabi ksa “Mürşidi kâmil müridine sorar: Hiç kainatın merkezi oldun mu? Evrenin merkezi misin? Kıyam edebildin mi? Yoksa Hakkı hâla dışarıda mı arıyorsun? Hakk’a talip olan müridin bütün arayış, emek ve çabalarında Ehl-i Beyt’e meveddetle yöneliş yok ise ve o kaynaktan mayalanmıyorsa Hakkı daima kendi dışında arıyor demektir ki bunun neticesi daima hüsrandır.
“Vel’asri İnnel İnsane le fiy husrin.- Asr süresi 1-2”
Yani boş şeylerin peşinde koşuyor demektir ki:
“Ve men kâne fiy hazihi a’ma fehuve fiyl ahireti a’ma ve edallu sebıyla – Kim bu dünyada
âmâ ise o gelecek sonsuz yaşamda da âmâ dır.Tarzı itibariyle daha da sapmıştır! – Isra
süresi 72″
Hüsranına ağlasın.
MUHABBETLE.