“Hazret-i Muhammed kırk yaşına kadar davette bulunmadı sonra tam yirmi üç yıl halkı İslâm’a davet etti. Bu kadar işler oldu, evet, her ne kadar bu müddet az olsa da, Allah ile birlikte geçen her an, bilirsin ki ölümsüz ve sonsuzdur.”
İnsanlar arasında kırk yaş, genellikle kemale ermenin, erginleşmesinin görünen yaşı olarak kabul görür. Pek çok badirelerden geçen, sınavlar yaşayan, kendini tanımaya çalışan insan mânalarının, beşerlikten insanlığa geçiş ânıdır; Bir anlamda lütuf ihsanı.
Yaşantımız içinde kırk sayısı pek çok yerde karşımıza çıkar. Bebeklerde kırk çıkarmak. Hakk’a yürüyenlerin kırk lokması gibi. Bazı tariklerde Kırklar adıyla anılan abdallar, Çile çıkarmak, kırk gün, kırk gece ile belirlenen zamanlar, Kırklar semâhı, dervişlerin erbain çıkarmaları, kırklara karışmak, kırk haramiler… Daha nice nice söylemler, hepsi hem sufî dilinde hem gerçek anlamında algılanan kelamlar.
Kuran-ı Kerim’de de bazı ayetlerde bu sayı geçer. Araf S.141. “Ve bunda ise sizin için Rabbinizden çok büyük bir imtihan vardı. Ve Musa’dan otuz gece vaat aldık. Ve on gece ona ilave ettik. Böylece Rabbinin tayin ettiği kırk gecenin vakti tamamlandı. Musa kardeşi Harun’a dedi.”
Ahkaf S. 14. “Nihayet olgunluk çağına erdiği ve kırk yaşına vardığı vakit, der ki, Ey Rabbim, beni başarılı kıl ki, hem bana hem anne, babama ihsan buyurduğun nimetime şükredeyim.”
Maide S. 26. “Allah buyurdu ki; artık burası, onlara kırk yıl haram kılınmıştır.”
Bazı ayetlerden de görüldüğü üzere kırk sayısı, bir sıkıntının giderilmesi, iyiliklerle, hayırla karşılaşılmasının kemal sayısını işaret ediyor.
Şems Hazretleri’nin ifadesiyle, Peygamber Efendimize peygamberlik şerefinin bahşedilmesi kırk yaş içinde, yine olgunlaşmanın, aklın, ruhun, nefsin aynı yolda yürüdükleri an noktası olarak sunulur. Tüm peygamber makamlarının ahlakının kendinde toplandığı, en yetkin yaşantının sahibi Efendimiz, kendindeki Öz’ün sesini işitmiş ve “İkra” emrini almıştır. Bu sesleniş 23 yıl boyunca devr-i âlemine kadar sürmüştü. Yıllarca süren bir okuyuş, yolculuk; üstelik Âlemlerin Efendisi, Rasul-ü Ekrem eylenmişken. Adı güzel, kendi güzel Ahmed makamının, Muhammed’e yürüyüşünün seyranı. Bu esma “mim” harfiyle lütuflanmış. Mim: 40 sayı değerinde. Arabî H.Z. Göre sayılar ve harfler canlıdır ve bir ümmettirler. Mim harfi de kırk sayısıyla diri. Muhammed esmasında üç mim sırlı. 40.3=120 Kimi âlimlere göre bebeklere kırkıncı gün ruh üflenir kimilerine göre 120 gün.
İlk mim ruhlar Âleminde Ahad’ın, Ahmed aynasına Nur’unu yansıtmasıyla, ikinci mim Mahmud makamının ruh libasıyla, üçüncü mim ise Muhammed olup bu dünyada beden nuruyla, peygamberlikle şereflendirilmesiyle nefeslenmiş. Devran devam etmiş. Muhammed’den H.z. Muhammed’e yürüyüş, Habibullah ile taçlanma.
Bize en güzel örnek Efendimiz. Her insan, yaşamı boyunca kendine biçilen kulluk libasını giyebilmek için, çeşitli çilelerden geçecek, çile olan kırklar kapısını tıklatacak, Yunus olup balık karnında, Yusufçasına kuyularda, zindanlarda, İbrahim gibi ateşlerde, Nuh olup sularda, İsa gibi çarmıhlarda ve daha nicelerinden “BEN” davasından kurtulup “SEN” deyinceye kadar çile çekilecek, sonra müjdeyle kendini okumasının devranında yoğrulacak. “Hu” kapısından, mısraından beyte, beytten Şehre yürütülecek, İlâhi kader devran edip duracak zaman içre An’larda, ruhun sonsuzluğunda Erbainlere, çilelere, kırklara karışacak.