Almanya İçişleri Bakanı Seehofer talihsiz bir açıklama ile İslam’ın Almanya’ya ait olmadığını söyledi geçtiğimiz günlerde.
Bir ülkede baskın bir din olabilir. Buna kimsenin diyeceği bir şey yok. Farklı dinlere inanan kişilerin bir arada yaşadığı kozmopolit ülkeler veya şehirler de olabilir. Bundan daha doğal bir şey olabilir mi? En net örneği her haftasonu Edirne’de şahit olduğum olaylardan verebilirim. Edirne’de hanemin tam karşısında bir sinagog var. Sinagogun iki sokak yanında da bir kilise var. Ayrıca Edirne’de bulunan kilise sayısı 1 de değil. Bulgar komşularımız her haftasonu gelip Edirne’nin muhtelif yerlerinden alışverişlerini de yapar, kiliselerine de gider. Bu çeşitlilik kimseyi rahatsız etmemeli. Sonuçta din ve vicdan özgürlüğü var.
Gidip gördüğüm ülkelerden Kosova’da da aynı durum geçerli. Priştine’nin göbeğinde koskocaman bir kilise var ve her saat başında çanı çalıyor. Kimsenin rahatsız olduğu yok. Priştine Üniversitesi’nin yurdunda kaldığım zaman da ezan sesi tanıştığım hiçbir Hıristiyan arkadaşımı rahatsız etmedi. Prizren’de Sinan Paşa Camii’nin yüz metre ilerisi kilise. Prizren’in yerli halkı, hangi dine mensup olursa olsunlar iç içe yaşamaktan memnun olduklarını da dile getiriyorlar. Arnavutluk’un Berat şehrinde de cami ve kilise yanyana.
Seehofer’in yaptığı açıklama Almanya’daki Müslümanları yok saymaktır. Bir Müslüman ülkede Hıristiyan varlığını yok saymak gibi bir şey olsa hemen ayağa kalkarlar. Yok efendim Müslümanlar zaten böyleymiş, kendi dinlerine fanatik gibi bağlanırlarmış başka dinleri yok sayarlarmış. Seehofer bunu söyleyerek çok tehlikeli bir iş yaptı. Kimseyi tehdit etmiyoruz, haddimiz değil. Fakat Almanya’da oturduğu koltuğa da seçimle geldi, seçimle de gider. Camilere saldıran PKK’lıların ağzıyla konuşuyor adeta.
Geçtiğimiz günlerde İstanbul’a gelip Beşiktaş- Bayern Münih maçını seyreden eski Cumhurbaşkanı Wulff, İslam’ın Almanya’ya ait olduğunu 2010 yılında söylemiş, 2015 yılında da Merkel de bu ifadeye katıldığını söylemişti.
Seehofer, Müslümanları dışlamak yerine kendi vatandaşlarını nasıl koruyacağı konusunda kafa yormalı. Camiler kundaklanıyor, Müslümanlara saldırılar artıyor. İçişleri Bakanı olarak görevini yapmalı. Şunu da unutmamalı ki Nazi Partisi iktidara geldiğinde de sinagoglar yakılıyor, Yahudilere saldırılar artıyordu. Almanya bu gerçeği öncelikle kabullenmeli ve gerekirse koruyucu bazı hareketlerde bulunmalı.
Dinler evrenseldir. Herkes her inanca sahip olabilir. Buna saygılı olunmalı. Irkçı ve diğer dinlere karşı yapılacak hakaret ve dışlamalara kimse saygı göstermez.
Bugün 18 Mart. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103. yıldönümü. Silahsız, fakir bir ordunun nasıl bir iman zenginliğine sahip olduğunu ispat ettiği gün. Çanakkale’deki 250 bin şehidimizi yad ederek bugünkü yazımızı sonlandıralım. Çanakkale Deniz Zaferi’nin 103. yılı kutlu olsun.