Yaşamak mecburiyetinde olduğumuz bu hayatta her şeyle karşı karşıya kalıyoruz. İmtihan dünyası. Hem sevinmemize vesile olan olaylarla hem de üzülmemize sebebiyet veren durumlarla karşılaşıyoruz. Bazen dengeyi sağlamakta güçlük çekiyor insan. Ama hayatın bir gerçeğidir sevinmek ve üzülmek. Kolaylıklar ve zorluklarla iç içe devam eden bir yaşam. Zorluklar, sıkıntılara karşı sabretmesini bilenler sonunda başarıya ulaşır, selamete, güvene, esenliğe erişir. Her olumsuz bir olay ve durum karşısında telaş ve öfkeye kapılmadan, aşması için sabırla elinden geleni yapmak bir başarıdır aslında.
Atalarımızın güzel ve yol gösterici bir sözü çok büyük bir yaşam ve davranış pusulasıdır:
“Tedbirini doğru tut, takdire bühtan etme”.
Bu güzel söz bir şeye dikkatleri çekiyor. Elimizden geleni yaparken doğru yolu izlememizin önemli olduğunu, tedbir alırken de yanlış yapılabileceğini, ondan dolayı tedbirin doğru yapılması gerektiğini hatırlatıyor. Tedbiri yanlış yapıp, takdire iftira atılmamalı.
İnsana sabretmek güç gelir, ama güzel sonuç verir. Sabır acıdır, meyvesi tatlıdır. Zorluklar karşısında isyan etmeden, geri adım atmadan,dayanma gücümüzü kullanarak mücadele etmek, pes etmeden sabıra sarılmak ve acıyı tatlıya dönüştürmektir marifet.
Hz. Mevlana, “Sabır, ağrıları dindiren acı bir ot gibidir. Hem can yakar hem de tedavi eder ”.
Hayata gerçek bir bakış açısıyla yaklaşmak gerek. Hayata dair işlerin her zaman bizim istediğimiz gibi gitmediğini, şartları her zaman kontrol altına alamayacağımızı da bilmeliyiz.
Gerçekçi olmak her zaman insanın için daha iyidir. Gerçeği görerek tedbirleri almak daha kolay olur. Hayatın her alanında teknolojinin hâkim olmasıyla insan çok hareketli bir hayat yaşamaktadır. Her şeye cevap vermekte, kontrol etmekte, vaktinde ulaşmakta sıkıntılarla karşı karşıya kalarak daha sabırsız olmaktadır. Olaylar karşısında tahammülün azaldığını, nezaket ve sabrın kaybolduğuna şahit oluyoruz. Konuşarak sorunu çözmek yerine kavgayla işi halletmeye çalışıyoruz. Sakin bir şekilde konuşarak, empati kurarak, saygı çerçevesinde konuşmak yerine agresif davranışlarla, yaptığımız hareketlerle kalpleri kırarak dargınlıklara yol açıyoruz. Bundan da kimse mutlu olmaz ki. Herkesin kalbi yaralanır. Biraz sabra, anlayışa, hoşgörüye, nezakete ihtiyaç vardır.
Sabır hayatın her alanında gereklidir fakat ailede bir başka güzeldir. Bir ailede sabır, yuvanın mutluluğunu sağlar. Aile bireyleri arasındaki ilişkilerde sabırla hareket edildiği takdirde ailede huzur ve mutluluk sağlanmış olur. Aksi halde huzursuzluk oluşmuş olur.
Bir zaman yapılan çeşmelerin üzerinde şu cümlenin yazıldığı görülmektedir:
“Şu çeşmenin haline bak, içecek tası yok
Kırma kimsenin kalbini yapacak ustası yok”.
Verilen mesaj da kimsenin kalbini kırmamak, çünkü tamiri zor olur. Bu da ancak sözlerimize ve davranışlarımıza dikkat ederek, sabrederek insanların birbirine yaklaşması elzemdir. Pişman olacağımız hal ve hareketlerde bulunmamaya özen göstererek,” bize nasıl davranılmasını istiyorsak bizler de öyle davranmaya” gayret göstermeliyiz.
Sabrın özelliği insanlara ilk anda göremedikleri incelikleri gösterebilme ve ona göre akıl yürütebilme imkânını sağlamaktır. Sabırsız kişiler, her şeyin bir an önce halledilmesini ister, inceliklerle ilgilenmez. Bundan dolayı yanlış kararlar alır ve düşüncesiz hareketler sergiler. Sabırlı insan aklını kullanarak, önemli noktaları görür ve en doğru tutumu sergiler. İnsan öfkesine yenilerek, kin ve intikam gibi hislerle hareket etme yerine soğukkanlı ve sabırla hareket edilmelidir.
“Öfke gelir göz kararır, öfke gider yüz kızarır”
İnsanlar öfkelendiği zaman ne yaptıklarını bilmez ve karşısındaki insanlara kırıcı hareketlerde bulunurlar. Fakat daha sonra öfke geçince pişmanlık duyar ve utanırlar. Öfkeye kapılan insan tamamiyle duygularının esiri olur ve zararlı işler yapabilir. Öfkenen ilacı sabırdır. Sabır aslında insanı olgunlaştırır. İç huzura, korkudan ve üzüntüden uzak oluşa, zor zamanlarda ferahlık ve esenliğe, insanlar arasında dostluk ve yardımlaşmaya yol açar. Sabır, dayanılmaz bir duruma dayanabilmeyi, gerektirdiğinden, öfkeye karşı koyabilmek nedeniyle zordur. Hayattan zevk almak için sabretmek gerekir.
Hz. Mevlana’nın şu sözlerine kulak verelim: “Acıya sabredersin adı metanet olur, “insanlara” sabredersin adı hoşgörü olur, “dileğe” sabredersin adı dua olur, “duygulara” sabredersin adı gözyaşı olur, “özleme” sabredersin adı hasret olur, “sevgiye” sabredersin adı aşk olur”.
Sabır bir erdemdir, haklıyı haksızdan, adaletsizi adaletliden, nefreti sevgiden,yalanı doğrudan bir anda ayırır, ruhu sükunete erdirir, iyi ile kötüyü, güzel ile çirkini, dost ile düşmanı ayırt edebilir, ayna tutar gerçek kimliklerimize. Sabır, beklemeyi, dua etmeyi ,teslimiyetin gerçek anlamını, dinlemeyi, duymayı, bilmeyi öğretir.
Güzel söz olarak halk arasında yaygın olan “Sabreden derviş muradına ermiş” sözü anlam itibariyle önemlidir. Etkileyici, üzücü bir olay karşısında kendisine hakim olmak, kızgın davranışlara girmemek, dili ve azaları yanlış bir hareketten korumaktır önemli.
Aslında sabır, hayatın bizlere getirdiği acı, keder, yokluk, yoksulluk, felaket, ölüm, katliam, soykırım, zorbalık ve zalimler karşısında metanetini bozmadan, cesaretini yitirmeden, hiç bir şekilde ezilmişlik ve yılgınlık göstermeden, bağırmadan, çağırmadan, ağlamadan, dövünmeden dimdik ayakta durmak, gelen her türlü belaları sessizce hazmederek dosta güven, düşmana korku vererek kendisiyle aynı acıyı yaşayanlara da bir dayanak olmaktır.
Şeyh Edebali sabır hakkında “Sabır, kara bir dikeni yutmak, diken içini parçalayıp geçerken de hiç ses çıkarmamaktadır.” demiştir.
Şunu unutmamak gerekir ki “sabrımız tükendiğinde, yerini hayal kırıklığı alır”.
Bir de kendimize bir soralım. Konuşma tarzımızla, hal ve davranışlarımızla yakınlarımızın sabrını zorluyor muyuz?
Ne dersiniz?
Sabırla kalın.
Şirk koşanlari, Oni tanımayanlari, münafiklari, isyankarlari hemen cezalandırmayıp zaman muhlet veren bizim ALLAH (CC) çok sabırlı iken, bize ne kalır sabırdan başka. Sabır Sabur.ALLAH razi olsun Eyüb abey. Afiyette sıhatta kalasın İNŞALLAH