Oruç, sizlere emredilen bir nimettir. Bu nimetin idrakı için Ramazan ayı muazzam bir vesiledir. Bir mücahede ayı olan Ramazan, aynı zamanda nefsi terbiye ayıdır.
Oruç insanın manevi duygularına güç veren, duygu ve düşüncelerini incelten muhteşem bir kıymettir. Oruç; insanı sabra alıştırır, düşünceleri merkeze yönlendirir. Tevhidi hâl eylemeyi sağlar. Şefkate ve yaratılmış cümle mahlukata merhamete davet eder.
Ten kafesinin içinde çırpınan ruh maddenin etkisi altında kalmaya devam ettiği sürece kendi benliğinin tutsağı olur; gerçek hürriyete kavuşmak, tüm kaydi bağlantılarından kurtulmak için oruç ve riyazet yoluyla ruhsal hissiyatı güçlendirmek, ruhu merkez haline getirebilmek gereklidir.
Unutmayalım ki Peygamber Efendimiz de henüz kendisine peygamberlik vazifesi tebliğ edilmeden evvel Hira mağarasına çekilerek riyazaet eder, oruç tutar, çok az konuşur, kendi iç âlemi ile meşgul olurdu.
Canlar, yemeyi içmeyi kesip de oruca niyetlediğiniz vakit tutuğunuz orucu put edinmeyin. Oruca kıymet verin. Orucun değerini bilin. Havanın aydınlanmasından sonra yemek yemeyi kesin ve hava kararmaya durduğunda orucunuzu açın. Kendinize dert edinmeyin dakikaları. Ne bir vakit önceyi ne bir vakit sonrayı. O Allah ki sizin halis niyetinize bakar, peki ya siz orucu put haline getirdiğiniz vakit ortada halis niyet kalır mı?
Açlığı abartmayın, açlığın hikmetini idrak eyleyin. Ancak çok yiyerek içinde bulunduğunuz ânı da hebaya uğratmayın, az ve öz olarak her şeyi kararında eyleyin. Özellikle Ramazan ayında israfa kaçmayın. İsraf değil, infak eyleyin. Onun rızasına erişen kullardan olun. Ramazanın bir paylaşma vesilesi olduğunu unutmayın, elinizden geldiğince biribirinizle paylaşım içinde olun, çoktan ziyade azı paylaşın. Paylaşınca çoğalır azlar idrak eyleyin.
O savm (oruç) eylemek ki; dili tutmak, kendini korumak, yemeğe-içmeğe dikkat etmektir. Bütünleşen bütün dinlerin ortak ibadetidir. Önce zahiren bedeni, bağlantı olarak da ruhu batınen korumaktır. Aynı zamanda içinde sabır da vardır, irade gücünü arttırır. Mahluk yaradılışı eşref ile birleştirir. O oruç ki eşref-i mahlûk eyler, akıl dizginleme görevi görür, nefsi kontrol eder.
Perhiz, riyazat, oruç, hayr, abdest, namaz bütünlüğü ne güzel daimi bir takva hâlidir. Gaye O’na samimi bir kul olmak için, her ân bu bütünlük hâline bürünmektir.
Şunu iyi bilin ki samimi namaz ve oruç sizi masivadan çeker, O’nun lütfettiği güzelliklerle donatıp sizi has varlığınıza iter.
Ey cân; tefekkür, muhabbet, perhiz ve infakı bütünleştirip temel eyle, üzerine oruç, namaz ve zikri daim eyle. En büyük oruç, yaşam içinde nefsin istediği her şeyi azaltmaktır, yok etmek değil sen bunu iyice idrak eyle.
Oruç tutarken sadece midenizi aç bırakmayın, soldan gelen düşüncelerinizi de sessizliğe büründürün, Dost aşkını kalbinize mihman eyleyin, kötü sözden sakının, kötü amelden uzak durun, açlığı dert edinmeyin O’nun nûrunu doyasıya içinize çekin. Midenizi küçültün, az yemye gayret edin, daimi oruç halini edinin, infakınıza bir sınır koymayın, O’nun rızâ-i ilahîsine mazhar olun.
Oruç bir korunma halidir, nefsi eğitimdir, sabrın yarısıdır, arzuların köleliğinden azad olmaktır, madde âleminden sıyrılmak mânâ âlemine yönelmektir. Madde ile mânâ arasındaki dengeyi sağlamaktır. Eğer biz orucu sadece maddi olarak yeme, içme yönünden algılarsak bu ibadet Hakk ve ruhumuz için olmaz. Orucun manevi yönünü de düşünmeliyiz ki midenin dışına çıkıp gönlümüze nüfuz eden hastalıkları da giderebilelim.
O halde sarılın O’nun âli vârlığına, erişin yüceliğe, sendeki Sen olun ki arayın O’nu ilahi aşkınızda… Tutun orucunuzu, kılın namazınız, uyun sizi yönlendiriciye, işinizde olun fakat içinizde halvet edin, ne yere sığın ne göğe, bırakın içinizin gizliliğini ilahi aşkınızdan anlasınlar, cemâlinizden sezinlesinler, aşkınıza imrensinler… Konuşurken namaz kılarken rıza-i ilahi ile insanlara verici olmaya gayretkâr olun, daima O’nun için yaşayın, yaşamınızda hayy’at bulun, O’nu kendinize şahit eyleyin, o aşk ki gözbebeğinizden nüfuz eylesin cümle âleme, aranızdaki masiva engellerini görmeyin, yoksayın onları. Dost vârlığını yüreğinize kandil eyleyin…
Ramazan evvelinde çıkardığınız nalınlarınızı Ramazan biterken ve bittikten sonra da giymeyin, manevi duygularınızı güçlendiren orucunuzu daimi hâl eyleyin. Ramazanda kalmayın tüm unzuvlarını oruçlandırın, yaşamınız zekatlaştırın, siz orucu tutmayın bırakın oruç sizi O’nun kuvvet vârlığıyla sarsın, oruç tutsun sizi, güzelleştirsin ruhunuzu.
Aranızdaki küskünlükleri, dargınlıkları giderin. Gönül kapılarını açın, gönüllere nüfuz eyleyin, Ramazanda tuttuğunuz oruçları 30 günde bırakmayın, 365 güne yaymasını bilin.
Ramazan vaktinin son çevrimine riyazat edin, cehdi elden bırakmayın, takva ehli olun. Vakti zikrin içine sırlayın, kendinizi âna odaklayın, aydınlığınızı geceye biriktirin, yirmi dört saatinizi yirmi dört ayarda eyleyin, açlığınızı dilinizde yaşamayın onu kalbinize sırlayın, İşin şekil değil gönül meselesi olduğunu iyi idrak eyleyin. Oruçluyken düşüncenin kirinden, hâlin gafletinden uzak durun. Midenize hakim olduğunuz kadar dilinize de gönlünüze de sahip çıkın. Orucu midenizin salahiyeti için değil nefsinizin yücelişi için tutun, eylediğiniz ibadeti yalnızca O’nun aşkı için yapın. İçinizde yücelen muhabbeti ve aşkullahı bu belli vakitlerden alıp insanlık değerinizi arttırarak ömrünüzün her ânına yayın.
Şükrü dilinizden düşürmeyin, istiğfarı daim eyleyin. Aç kalmak için değil O’nun sevgisine nail olabilmek için oruç tutuğunuzu bilin. Siz Sen’inle olun ve daima O’ndan aşk dileyin, gönlünüze dokunsun isteyin, gözyaşınızla kalbinizi temizleyin, O’nun aşkın bir halde yağan rahmet suyuyla alın abdestinizi, aşkınızı yüceltin, O’na olan sevginizi arttırın, cemâle yönelin, cemâlde bulun vârlığı, boyanın O’nun boyasına, hâlinizi daim eyleyin, ruhunuzu pâk eyleyin, gönlünüzden aşk devşirin. Kulak verin nimetin sesine, Rabbimin düşüncelerinizden gönlünüze nüfuz edişini seyreyleyin. Siz yeter ki O’nunla bir ân olun, O sizinle her ân olur.
Özellikle Ramazan’ın son 10 günü cehd eyleyerek Kur’an dahil olmak üzere dini-tasavvufî içerikli kitaplar okuyarak vaktinizi geçirin. Çokça ibadet edin, teheccüt namazına önem verin. Fazla kelâma değil bu vakitte tefekkür ile iç âleminize yönelin. Safiyetle rıza noktasında tam bir oruç haline bürünerek cehd edin.
Bu vakitte kalbinizi hayra açın, sabderenlerden olun, gözlerinizi güzelliklere açın gördüğünüz her türlü kötülüklere kapatın, daima güzeli görün, güzeli işitin, güzel konuşun. Kalp kırmaktan imtina edin.
Size derler ki: “Bizde Bu oruç, namaz yoktu, şimdi nereden çıktı?”. Siz de onlara deyin ki: “Nereden çıktı diyeceğinize, neden bu hakikatin içinden çıktı gitti de biz orucu terk eyledik, siz önce sorgulayın.” deyin. Haşa orucu biz icat etmedik. Rabbim bunu yarattığı İ’nsanlardan istedi. Oruç, Hz. Muhammed Mustafa’dan önce de vardı, onunla beraber daha bir başka şekillenip manen güzelliğe erişti. Peki o güzelliği biz niye terk ettik önce bunu sorgulayalım. Fakat buna da ân deminde gerek yoktur ki her şey ân içinde şekillenip hayy’atiyet buluyor. Herkes kendi ânından sorumlu tutuluyor. Yolumuzdaki ânın mânâsıyla oruç tutmayan, namaz kılmayan rıza noktasındaki bu güzelliklere yönelemeyen her cân düşüncesini gözden geçirmeli bu düşünce sağdan mı yoksa soldan mı yönetiliyor iyice idrak etmelidir. Unutmayın, yakin olmak için bir anlayışa bürünmek gerekir ki yönelmeyenler bürünemezler. Siz anlamayanlara yakın olur onları hoşnut eylerseniz bilin ki bu nefsiniz olur ve bizden uzak kalırsınız. Dostun sevgisiyle bütünleşemezsiniz.
Sevgili cânlar, kendinize benliğinize dahi düşüncelerinize hakim olunuz. Ramazan vaktinin şu son 10 gününü elinizden geldiğince düşünce, ibadet ve zikir bütünlüğünde geçirmeye gayret ediniz. Oruç, namaz ve zikir bütünlüğü gönlünüze manevi kudreti sağlayacak olan yegâne şeydir. Muhabbetiniz âli, düşünceleriniz pâk, gönülleriniz aşk olsun…