Uçakla Atlantik’i geçerken, sürekli Doğu’dan Batı’ya gidildiği için yol boyunca güneş hiç batmaz. Atlantik yolunda, güneş Doğu’dan değil, Batı’dan doğuyormuş gibi görünür. Atlantik’te uçak içinde bugünden yarına geçme, tam günde değil, yarım günde gerçekleşir. Akdeniz saatinden Atlantik saatine geçme, tarih içinde bir yüzyıldan, başka bir yüzyıla geçme gibi, insana korku ile karışık bir ürperti verir.
Tarih içinde de, toplumların bir kültürden başka bir kültüre geçmeleri, hep sancılı olmuştur. Türkiye’nin de Cumhuriyet döneminde, tabandan daha çok tavandan gelen bir baskıyla, büyük bir kültür değişimine zorlanması, Anadolu insanının bağrında onulmaz yaralar açmıştır. Kültür değişiminin getirdiği travma, Türk toplumun ekonomik yapısını altüst ederek, her alanda büyük bir üretim güçsüzlüğüne yol açmıştır.
Prof. Dr. Orhan Okay, son eseri, “Bir Hülya Adamının Romanı: Ahmet Hamdi Tanpınar” kitabında hocasını,çok akıcı bir dille, Doğu ile Batı arasında gidip gelmelerini anlatmıştır.Tanpınar Türkiye gibi değişmeden değişmesini başaramamıştır. Okay’ın tespit ettiği gibi eşikte duran bir edebiyatçı izlenim vermiştir. Ancak Tanpınar Türkiye’nin geleceğini Paris’te değil, Anadolu’da aramıştır.
Tanpınar, Mehmet Akif, Yahya Kemal ve Necip Fazıl gibi, Anadolu insanının bir gömlek değiştirircesine, kültür değiştirmeye zorlandığı dönemlerde yaşamıştır. Tanpınar Yahya Kemal’in, Okay Tanpınar’ın öğrencisi olmuştur. Düşünür, romancı, şair ve denemeci olan Tanpınar, zaman zaman Doğu ile Batı arasında “eşik”te duran bir izlenim verse de, O her iki dünyaya, bir uçak yolcusu gibi, sınırların birbirine karıştığı yerden bakmasını bilmiştir.
Prof. Dr. Mehmet Kaplan’ın vurguladığı gibi: “Tanpınar, Türk edebiyatının, bugüne kadar yetiştirdiği en zengin kültürlü yazarıdır”. Tanpınar “Beş Şehir” isimli kitabıyla, dünyanın sayılı denemecilerinden biri olduğunu göstermiştir. Beş Şehir’de Tanpınar, tarihin “parçalanmaz akışında”, İstanbul, Bursa, Konya, Ankara ve Erzurum’dan yola çıkarak, “muradına ermiş, abasız, postsuz bir derviş” gibi, Anadolu insanını yoğuran bin yıllık kültürün, evrensel değerlerini büyük bir ustalıkla anlatmıştır.
Kültürler ne kadar Batı’ya giderlerse, Doğu’yu buldukları gibi, ne kadar Doğu’ya giderlerse, Batı’yı bulurlar. Uçaklarda, binlerce metre yükseklikten bakıldığında, sınırlar önemlerini yitirirler. Büyük düşünürlerde iki kültür birlikte bulunur, biri yıkılırken, diğeri yapılır. Eşikteki Tanpınar’da da, Batı kültürü önemini yitirirken, Doğu kültürü önemini artırmıştır. O Batı gözüyle bakmış, Doğu gönlüyle yazmış ve değişmeden değişmeyi savunmuştur.
Tanpınar Batı’ya bakarak Doğu’yu görmüştür. Yahya Kemal gibi, Tanpınar da kökleri geçmişte olan, bir geleceğin özlemini çekmiştir. Onların bozgun yıllarında gördükleri rüya, Özal sonrasında gerçekleşmiştir.
Yirmibirinci yüzyılın Türkiye’si Batı’nın peşinde koşan değil, onu aşmaya çalışan bir Türkiye’dir.
Dünya artık Batılaşmayı değil, Doğululaşmayı tartışıyor.