İlmin zahirisi ve batınisi vardır. Akli ve nakli ilimler zahiridir, takva ve riyazet sonucu vehbi ilim batınidir. Cenab-ı Hakk insana her iki ilmi de (31/20) çokça vermiştir. Fakat insanların çoğu fani hayatın görünen kısmını bilirler ve (30/7) ahiretten habersizdirler. Zahiren görünen kısmı bilirler, batınen algılayamazlar.
Ölmezden önce ölme arzusu olmayan ahiret tahsiline yönelemez, zahir ilimde kalır. Batıni ilme irfan ilmi de denilir. İrfan ilmine ermek için sağlam teslimiyet ve devamlılık (3/7) gösterenler vakıf olurlar.
Batıni ilimi alanlar, temeli güçlü, kolay bozulmaz, kemale ermiş, seyr-ü sülukü tamamlamış, fena makamına ulaşıp, ilmini O’ndan alma yüceliğine ermiş kimselerdir.
Cenab-ı Hakk, ariflere ilim denizinden yeteri kadar vermiştir. Onlar ilmi ölüden değil, Hayy’dan alırlar. O, sevdiği kuluna (veliyullah) ikram olarak perdelerini bir parça aralamış, veliyullah gayba ince bir perde arkasından bakarlar. Onların bu bilgiye ulaşması, ‘gaybı bir tek O bilir’ (27/65) hükmüne aykırı değildir. Bunda ibret alınacak (15/75) deliller vardır.
Hasan Şükrü Yayıntaş