Aziz olan zât’a O, “hadi uykundan kalk da bana bir kurban ver” dediğinde o kalkar ve tas ile taşıdığı suları halkına taşırdı.
Aziz, güneş gelip de gökyüzünü aydınlatana kadar hanelere ürünlerinden verir, kendisine hiç bir şey kalmayıncaya kadar dağıtırdı, bunu hep yapardı.
Aziz olan o zât halkının güvenliği için şehrinin etrafını duvar ile ördürdü ve kendi de taş taşıdı, o, çalışırken O’nun işittiği kelamı duyar, ardına hiç bakmadan işine devam ederdi. Onun bolluğu O’ndandı ve kendisine gelenlere daima dağıtırdı.
O’nun verdiği eşini ve beş evladını da o Aziz’den evvel O katına alınca yanaklarından akan göz yaşlarını sildi ve “Senden geldiyse razıyım” dedi. En küçüğü henüz konuşmayan çocuğunu toprağa verdiğinde yardıma gelenleri istemedi ve kendi üzerini sırladı.
Aziz, sesini yükseltmez, celallenir fakat öfkeye kapılmazdı.
Ürünleri kurumaya yüz tuttuğunda yağmur için yalvaran halkına, “sabredin, O isterse verir, isterse vermez” dedi ve O ona verdi.
Aziz, O’nun varlığının azizliğini giydi ve bundan hiç gururlanmadı. Çünkü o edebte ileri gidendi, o Aziz, iki ayağını uzatarak uyuyamazdı, o başını hiç yumuşak yere koymadı ve daima halkını düşündü, O da onun şehrini hep rızıklandırdı.
Bunu duyan kendini bilmezlerden bir zümre, “ürünlerinden yarısından fazlasını bize ver ki seni öldürmeyelim” dedi. Aziz bunu yapmadı.
Bunun üzerine o cahil zümre şehrinin evlerini ateşe verdi. Ağlayarak evlerinden çıkan halkının haline çok üzülen Aziz, ilk ve tek duasını etti.
“Rabbim bu ateşi söndür de çocuklar aç kalmasın” deyince O, alevleri söndürdü.
Bunu gören halk ondaki varlığa secde etti ve bereketin sahibinin azametini gördü.
Bil ki, işte O, tevekkül ve ihlas sahiplerini böyle rızıklandırır ve onları Kendine yakın eyler. Bil ki, başkalarını kendinden önce düşüneni O ebedi bahçesine alır.
Bil ki, rızkın tek sahibi Rezzak olan Allah’ımdır. Hadi şimdi sen de bir rızıktan nasibini al, kurbanını kes ve O’nu an. Bil ki, Allah O’nu ananlarla beraberdir ve Allah verenleri çok sever. HŞY