Özlerim Meryem’in mihrap varlığından dökülen rızkı, yönelişimdeki mihrabın rızkında özlerim Meryem aşkı. HŞY
Nefs ve ruh… Hem bütünlüğün içinde hem de birbirinden ayrılışın iki sembolü… Varlığın gayesinde çıkılan yolda nefs engebe ise, ruh yükselişin göğe doğru seyreden rotası… Varlık mevhumunun insan havsalasının alamayacağı kadar derin kavramlara mazhar olması nefs ve ruh çizgisinin bu denli bir bıçak sırtı olmasını da açıklar nitelikte. Öyle ya yol üzre makamlar dahi nefs ile anılmakta. Nefs-i emmare, nefs-i levvame, nefs-i mülhime, nefs-i safiye…
Nefs temelli bir yaratılışın gayesi bütünüyle ruh olgusunu hayatın tam merkezine yerleştirebilmek… Nefs ve ruh çizgisini bir bütün halinde yaşam içerisinde dengede tutabilmek… Bu denge belki de hayatın temel vazifesi… Nefs üzere yazılmış ve dahi yaşanmışlıkların hepsi bu temel dengenin etrafında hayatiyet bulmakta. Her makamın kendi içinde muazzam bir varoluş sebebi ve bu sebebin içinde yaşanan ikiliğin her an daimiyeti, adeta insanoğluna bir an dahi merkezden ayrılmamayı hatırlatır nitelikte.
Bir yanda dünya yaşamı içerisinde daima kaymaya hazır bir halde bekleyen nefs, bir yanda ise varoluşun hikmetiyle şadan olmaya razı bir ruhaniyet. Belki de burada mühim olan sana verilen değere ne denli sahip çıkabildiğinle birlikte bu değerin sende yarattığı değişimlerin ne kadarını hal edinebildiğindir.
Hal edinmek yaradılışın merkezinde bir an mesafesinde iken zahiri dünyada bir ömre bedel denk düşmektedir. İnsan; hali değiştikçe gelişir, geliştikçe bu değişim devam eder. Ancak insan; o ruh ve nefs dengesini her şartta ve durumda, kayıtsız ve şartsız sağlamakla mükelleftir. Rabbim aşkını isteyen her kuluna sevdasını bağışlar, bu bağışı dengede götürebilmekse insanın vazifesidir. Aslı itibariyle birbirinden ayrı olmayan nefs ve ruhun isim olarak değişkenlik göstermesindeki ana gaye birbiriyle iç içe, bir bütün halinde bulunmalarındandır.
Nefsin isteklerinden ari olarak yücelişe geçişinden sonra aldığı hal olan ruh, varlığın gayesidir. Bu gaye aşk hitabıyla müşerref olduğu andan itibaren yeryüzüne dönüşünü rızık olarak gerçekleştirir. Ve bu rızkın cümle kapısı münacaatın merkezi olan mihrap varlığıdır. Mihrap varlığından dökülen rızık, aşk-ı ilahinin yeryüzüne nüfuz edişidir. Evvela safiyetin sembolü olan Meryem, o mihrap varlığında beklediği her an Rabbimin kudret-i ilahisiyle rızıklanırdı. Aşkın bir halin varlığından dökülen rızık, Cenab-ı Azimüşşan’ın Meryem vasıtasıyla insanlığa sunmuş olduğu bir nimetti. İki’nin Bir’liğinden zuhur eden aşk halinin Tek’liğe kavuşmasıyla hayat bulan Rezzak, o ilahi aşkın varlığıyla vücut bulmuş mihrabından coşkun bir ırmak misali akıtırdı nimetini…
O özleyiş ki aşk-ı ilahinin Tek’liğiyle vücut bulmuş Kadir varlığının Vedud sevdasınadır. Ve yine özleyiş Vedud bir adanmışlığın bir bebek mahrumiyetindeki saflığınadır. En nihayetinde özleyiş, O’nun mihrabından dökülen hakikat varlığınadır…
Nefs ve Ruha Dair
Yorum Yazınız