o Çıplak bir maymun mu?
o Düşünen ve konuşan bir canlı mı?
o Tanrısal bir varlık mı?
o Politik bir hayvan mı?
o Biyokimyasal bir bilgisayar mı?
o Ya da başka bi şey mi?
Bu sorulara verecek olduğumuz cevap son derece önemli. Çünkü bu cevaplar “yaşam tarzımız” için belirleyici olacaktır.
Buna göre yaşam tarzımızı belirleyecek temel soru(n)ları şöyle sıralayabiliriz:
• Varoluşun ve yaşamın anlamı nedir?
• İnsanı insan yapan, insanı diğer varlıklardan farklı yapan nedir?
• Ben nasıl mutlu ve huzurlu olurum?
• Diğer varlıklarla ve canlılarla ilişkim nasıl olmalıdır?
• Ölüm nedir?
• Ölüm-ötesi hayat var mıdır?
Modern Bilimin Gözünde İnsan
İnsan konusunda modern bilimin verdiği en esaslı cevaplardan biyolojiden gelmektedir. Ünlü biyolog Richard Dawkins’in çok alıntılanan “Gen Bencildir” adlı kitabına göre insan olarak,
“Bizler yaşamkalım makineleriyiz, genler adıyla bilinen bencil moleküllerini körü körüne korumak için programlanmış robot araçlarız.”
Modern biyolojiye göre zihin/bilinç, beynin nörobiyolojik süreçlerinin bir türevidir. İnsan gibi zihin/bilinç de evrimsel sürecin sonucu ortaya çıkmıştır.
Dawkins’e göre canlılar üç milyar yıldan daha uzun bir süre dünya üzerinde varoldular ve ama neden yaşadıklarını hiç bilemediler; taki Charles Darwin evrimi keşfedene kadar.
Buradan hareketle filozof Nietzsche şu çarpıcı sonuca ulaşır:
“Tanrı öldü. Onu biz öldürdük. Tanrı ölü olarak kalacak… Bu eylemin büyüklüğü bizim için biraz fazla değil mi? Bu eyleme layık görülebilmemiz için bizim de birer tanrıya dönüşmemiz gerekmez mi?”
Nietzsche ne demek istiyordu? Nietzsche geleneksel değerlerin dayanaklarının çöktüğünü modern insanı tam bir hiççiliğin/nihilizmin beklediğini savunmuştur. Bu da metafiziği imkânsız gördüğünü göstermektedir.
Sûfîlerin Gözünde İnsan
Ünlü Sufi İbn Arabî’ye (ö. 1165–1240) göre, insan, çeşitli zıtların toplamıdır. İnsan evrenin/makrokosmos’un bir özetidir. İnsan, evrenin ruhudur. Evren ise, cesettir. İnsan olmaksızın evren ruhsuzdur. Evrenin mükemmelliği insan iledir. Evren, insan ile kemale ermiştir. Tıpkı bedenin ruh ile mükemmelliği bulması gibi. Öyleyse evrende maksat insandır. İnsan, küçük bir evren (mikrokosmos); evren ise büyük bir insan gibidir.
Mevlevîliğin önderlerinden Şeyh Galib, Tercî-i Bend’inde insanı zübde-i âlem olarak ilan eder:
• Hoşça bak zâtına kim zübde-i âlemsin sen
• Merdüm-î dîde-i ekvân olan âdemsin sen
Günümüz Türkçesiyle,
• Kendine bir hoşça bak; sen âlemin özüsün,
• Varlıkların gözbebeği olan insansın sen
Bu iki yaklaşım arasındaki en temel farklılık, İbn Arabî’nin insanın varoluşunu metafizik bir temele dayandırırken, Darwinist evrimcilerin insanı tümüyle doğal bir varlık olarak tanımlamasıdır. Anlam metafizik bir şey olduğu için darwinist evrime dayanarak insan için bir anlam üretmek mümkün değildir. İşte bu yüzden modern ve postmodern insanın temel sorunu “anlamsızlık hastalığı” dır.