25 Ağustos’tan beri Arakanlı Müslümanlara yapılan saldırılardan bahsediyoruz. Görsel ve sosyal medyada Arakan ile ilgili haberleri okuyoruz. Aslında işin iç boyutunun daha trajik olma tehlikesi de var. Çünkü Myanmar, operasyon yaptığı Arakan bölgesini askeri alan olarak ilan ettiği için uluslararası kuruluşlar bölgeye giremiyor. Dolayısıyla Rohigyalı Müslümanların Arakan’da ne çektiğini henüz daha bilmiyoruz. Sadece bölgeden kaçabilen; dağlara ve Bangladeş’e sığınan veya sınırda bulunan Müslümanların durumlarından haberdar olabiliyoruz.
İslam Dünyası’ndan çok şükür sesler yükselmeye başladı. Türkiye’den sonra Katar ve dün de Endonezya, Myanmar ya da eski adıyla Burma’da olanlar için hükümete çağrı yaptı. Hatta Endonezya hükümetinin yaklaşımı bu konuda samimi. Arakan’a 10 konteyner yardım göndermiş, dün bahsettiğimiz ve temel insani ihtiyaçlardan olan sağlık ve eğitim konusunda da yardım etmek için okul ve hastane projeleri başlatmıştı. Sadece konuşmanın yeterli olmadığını da anlatan Başbakan Widodo, Dışişleri Bakanı’nın Myanmar’a bu vahşete son vermeleri için gönderecek. İşte budur. Myanmar’a yakın Müslüman devletlerin bir an önce bu konuya el atmaları gerekmekteydi; nitekim de girişimler başladı. Hayırlara vesile olsun inşallah diyelim. Darısı diğer Müslüman devletlerinin başına.
Kurtuluş Savaşı sırasında Türkiye sıkıntılar içindeyken Arakanlı kardeşlerimiz 35 bin altın göndermişlerdi. Bu unutulur mu? Ahde vefa olmaz mı hiç? Arakan’a sınırımız olmayabilir. Dahası sığındıkları ülkenin ekonomik durumu da mülteci barındırmak için yeterli olmayabilir. Müslüman devletlere düşen ise nereye sığındılarsa bu insancıklar, oraya yardımda bulunmak. Türkiye, Bangladeş’e açık çek vererek Arakanlı Müslümanların bakımlarını üstleniyor.
Tarihi bir bağımız olduğundan dolayı Arakanlı Müslümanlara yardım etmemiz gerekiyor. Olmasa bile, şayet biz din kardeşiysek, uzaklardaki kardeşlerimizin sıkıntılar içinde olması bile yardım etmek için yeterlidir. Yıkmak çok kolaydır. Bahane üretmek de çok kolaydır. Vay efendim binlerce kilometre uzağa nasıl yardım gidecekmiş, yok çevre ülkeler neden yardım etmiyormuş da biz atlamışız. Ya hu sana ne? Sen bir kere niyetini göstersene. Arakan’dan gönderilen 35 bin altını hep Hindistan’dan gönderildiği söylenmişti bizlere tarih kitaplarında. Hindu Müslümanlardan bahsedilirdi hep. İşte onlar Arakanlı kardeşlerimizdi. Çünkü onların içlerine sinmedi binlerce kilometre ötede yaşayan kardeşlerine yardım etmemek. İçlerine sinmedi çünkü kardeşleri binlerce kilometre ötede kurtuluş mücadelesi veriyordu.
Bugün İslam medeniyeti tehdit altındadır. Yok edilmek isteniyor. Sözde İslami terör örgütleriyle, Avrupa’da yükselen ırkçılık ve islamofobi ile Müslümanlar barbar olarak gösteriliyor. Ama inşallah bu oyun bozulacak. Biz konuştukça, biz yardımlaştıkça, biz birbirimize yaklaştıkça, biz bir oldukça bu oyun bozulacak. Dolayısıyla tarihten gelen bir vefamızın olduğu bilinciyle Arakan’a sırtımızı dönemeyiz. Muhalefet ne diyorsa desin. Zaten Suriyelileri de ülkeden kovacaklarını her yerde bas bas bağıran bir ana muhalefet lideri var bu ülkede. Yarın öbür gün Arakan’da ne işimiz var diye sorarsa da kimse şaşırmasın. Ama övündüğümüz ve düşmanı denize döktüğümüz kurtuluş mücadelemizde, Arakanlı kardeşlerimizin ‘çorbada bizim de tuzumuz olsun’ dediğini birisi hatırlatmalı bu kişiye. Amacım kimseye çatmak değildir. Sadece biraz hislerle yaklaşılsa, biraz insani olarak bakılsa bu olaya daha iyi olacağının kanaatindeyim. Herkese hayırlı haftalar dilerim.