Ne kadar samimiyiz? Hiç kendi kendimize ne kadar samimi olduğumuzu sorduk mu? Tabii ki cevabımız da samimi olması şartıyla. Cevabımız zor olsa da, bazen samimi olduğumuzu bazen da samimi olmadığımızı söyleyebiliriz. İnsan, her şeyi kendinden başlamalı. Başkasına sormak istediği tüm soruları ilk önce kendine sormalı. Bundan dolayı ayna karşısına geçerek, gözümüzün içine bakarak, elimizi vicdanımıza koyarak, gönlümüze seslenerek “Ben ne kadar samimiyim?” sorusunu sormalıyız.
Hayatımızda samimiyetin çok büyük önemi olduğu bir gerçektir. Toplumun çekirdeği olan aile içinde, karı koca arasındaki ilişkilerde, aile fertleriyle olan iletişimde, kardeş ve akrabalar arasındaki münasebetlerde, tüm insani vazife ve görevlerde, huzurlu bir yaşam sürdürmekte, samimiyetin önemi inkar edilemez. Tabii ki diğer ilişkilerde olduğu gibi işinde samimiyet, ortaklıkta samimiyet, dostluk, arkadaşlıkta samimiyet çok önemlidir. Ama en önemlisi kendine samimi olmaktır.
Niyette ve düşüncede başlayan samimiyet, yani içten, candan, riyasız (gösterişsiz), açık yüreklilikle, gönülden geldiği gibi, hakiki, içi dışı bir olarak sözde, davranışta, duruşta yer alan bir erdemdir.
Şunu açıkça ifade etmek gerekiyor ki samimiyet bir kişilik kalitesidir. Bu kalite elde edilmeden mutlu bir aile yuvası kurmak, ortaklıklar, dostluklar gibi beraberlikler gerçekleştirmek imkansız olur veya gerçekçi olmaz. Samimiyetin olmadığı yerde dostluktan, birlikten, huzur ve mutluluktan, muhabbet ve muvaffakıyetten söz etmek zor olur.
Özü ile sözü, sözü ile davranışı farklı olan kişiler, samimi olduklarını söyleseler de samimi olmadıkları anlaşılır. Kendi menfaat ve çıkarları için, kendi egolarını tatmin etmek için, bir oraya bir buraya koşarak, daima yer değiştirmelerine, dün arkalarından çekiştirdikleri kişilere bugün kucak açtıklarını görmek samimiyetle alakası yoktur.
Bazen, bu kadar samimiyetsizlik olur mu, dediğimiz de oluyor. Hep karşı samimiyetsizlikten şikayet ettiğimiz de bir gerçektir. Samimiyetten uzak, ikiyüzlü davranışların insanlar arası güvenin sarsılmasına yol açmaktadır. Güvensiz bir iletişimin ise sahte dostluk ve gösterişli mutluluk tablosu çizmekten başka bir şey değildir.
Eşler arası güven ve samimiyetin olmadığı, kardeşler arası samimiyetsiz bir havanın estiği, insanlar arası samimiyetin azaldığı bir durumla karşı karşıya kalındığında nasıl bir mutlu hayattan söz edilebilir ki.
Samimiyetsizlikten hiç mi insanın vicdanı sızlamıyor? Kendini ve başkasını inandırmak için “timsah gözyaşlarının” da yapmacık olduğuna ne dersiniz? Atılan iftiralar, gösterilen ikiyüzlülükler, aşağılayıcı sözler, haksız yere eleştiriler, sahte güler yüz ve sözler, başkasının kararlarına hakaretler, seviyormuş gibi gösterişle söylenen yalanlar, dökülen yalan göz yaşları, insanlar arası hatta en yakınlarına bile çekinmeden yapılan fitneler, aile yuvalarını bozmak için uydurmalar, her zaman başkasını suçlayarak kendini “sütten çıkmış ak kaşık” olarak temiz çıkarmalar, “burnu yere düşse almaz” deyimi ile kendini beğenmişlik, kibrine gururuna yenik düşmek, “yutkunmadan konuşarak” başkasına acı tattırmak, kırıcı, üzücü sözler ve davranışlar sergilemek, samimiyetle alakası var mıdır?
Kardeşlikten, arkadaşlıktan,dostluktan söz etmek çok kolay oldu herhalde. Kendisini kandırmaktan vazgeçmeli insan. Bu kandırmaların hiç bir faydası olmaz. Gerçekçi olmalı, samimi olmalı, dilimizden önce gözümüz konuşsun, kalbimiz ve vicdanımız dile gelsin.
Samimi bir yürekle beslenmeyen sözler, çoğu zaman yapıcı ve onarıcı değil, yıkıcı ve yıpratıcıdır. Samimiyet, güvenilir bir insan olmanın zeminini oluşturur. Samimiyetten uzak bir sevgi, ruhsuz bir gösterişten ibarettir.
Başkasının samimiyetini çok kolay ölçebilir insan, ya kendi samimiyetini?
Hiç unutulmamalı ki, samimiyetin göstergesi gözler ise, dürüstlüğün göstergesi de tutulan sözlerdir. Mevlana der ki: “Gerek yok her sözü laf ile beyana, bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana”.
Samimi olmak gerçekten insanı insan yapar. İnsanlar arası bağ kurmakta en önemli şart samimiyettir. Samimi insanlar herkese saygı duyarlar, diğer insanları takdir etmekten ve methetmekten çekinmezler, başkalarının arkasından konuşmaz, başkalarına iyilik yapmak ve yardım etmek için bir karşılık beklemezler,kendi başarıları ile övünmezler, doğal davranırlar, daima sözlerini yerine getirirler, emanete hıyanet etmezler, kendilerini diğer insanlardan farklı ve üstün görmezler. Samimiyet yüreğin dilidir. Niyeti belli, sözü belli, özü belli. Yürekten yüreğe kurulan bir köprüdür samimiyet.
Samimiyetsiz olanlar da, sadece güçlü insanlara saygı duyarlar, diğer insanlardan daha iyi görünmek için onları eleştirirler, sürekli dedikodu yaparlar, sadece çıkarları varsa başkalarına yardım ederler, başarılarıyla daima övünür ve kibirlenirler, gösterişten hoşlanırlar, çok konuşur ancak söylediklerinin çoğunu yapmazlar, yalanlarına yemin etmekten de çekinmezler, acımasız eleştiriden çekinmezler, dost görünmeleri bile aldatmacadır.
Söylenen samimi olmayan sözlerden, sergilenen gerçek olmayan tutum ve davranışlardan, ileri sürülen samimiyetsiz düşünce ve kararlardan hiç vicdanlar sızlar mı? Ne dersiniz?
Mevlana’nın bu sözü önem arzeder: “Aslında farkındayım, hayatımdaki sahte varlıkların. İstersem bir anda temizlemesini bilirim. Ama bunca sahteliğin benim samimiyetime ihtiyacı var”.
Etrafımızda samimi insanlar olsun…
Samimiyetimiz daim olsun…
Yaziniz öyle güzel yazılmış ki birkaç sefer okudum. Ders alınması gereken bir yazı. İnsan ilk önce kendinden başlamalı değişmeye. Kaleminize ve gönülden dökülenlere saygı duyuyorum.Sevgiler.
Samimiyetle yazmış olduğun bu yazını tebrik ederim. İyi ki varsın!
Eline saglik Eyup abi, cok guzel bir yazi
MaşAllah çok güzel yazılmış ellerine sağlık.Sevgiler
ALLAH razi olsun. Ümitvarolalım İNŞALLAH
Hocam ellerine yüreğine sağlık cok güzel yazmışsın,Etrafimizdaki insanlarin sadece menfaat peşinde koştuğu bir devirde yaşadığımız icin boyle güzel yazilar hepimize bir nebze olsun ders niteliği taşıyor..