Hıristiyan camiası durmuyor. Batı durmaksızın İslamiyet üzerinde operasyonlar düzenliyor.
Gayeleri İslamiyeti önce yaşantı bazından çıkarmak, müslümanları sadece görünürde müslüman kılmak ve en nihayetinde de İslam’ı bitirmek.
Alttan alta sürekli İslamiyet ile bağdaşmayan şeyler pazarlıyorlar bile!
Yok radikal İslam, yok ılımlı İslam!
Dinlerarası diyalog, mezhep ayrımları üzerinden farklıkları ortaya çıkarma!
Mezhepleri esasa çekerek İslam birliğini kıracak çatışmalar çıkarma!
Şii-Sünni çatışması ile başlayan bu nifak tohumları bu sefer başka türlü sahneye konulmak isteniyor.
Arap olanlar ve Arap olmayan müslümanlar arasında bir çatışma çıkarmak amaçlanıyor.
İslamiyet’i Araplaştırmak için Araplara mahsus bir din gibi lanse ederek Arap olmayan müslümanlara yönelik bir yalnızlaştırma ve bunun üzerinden çatışmalar çıkararak Türkiye gibi güçlü Müslüman devletlerin gücünü kırma sonrasında Araplara hakim oldukları içinde Araplardaki İslam anlayışını değiştirme..
Nasıl plan ama!
Bunun için düğmeye basıldı ve BAE-Suudi Arabistan- Mısır işbirliği yapıldı. Bunun arkasına ABD ve İsrail konuşlandı.
Bu işbirliği çerçevesinde “Filistin İsrail toprağıydı zaten geçmişte bize ait değildir” şeklinde söylemlerle konuşmacılar medyaya sürüldü.
Arap İsrail dostluğu topluma zerk edilerek yeni düşman Persler gösteriliyor.
Bu şekilde Arap Milliyetçiliği körükleniyor.
Arap Milliyetçiliği demişken hatırlayalım Dört Halife Döneminde sonra İslam Dünyasının başına gelenleri…
Bu milliyetçilik müslüman dünyasına büyük zararlar verdi.
Emeviler saltanata dönüştürdükleri halifeliği bir de milliyetçilik yaparak Araplara has bir yapıya dönüştürdü.
Devlet yönetiminde araplardan başkalarına yer vermeyerek bir de Arap olmayan müslümanlar üzerinde baskı kuruldu.
Bu durum devletin içinde mücadelelere yol açarak İslam birliğinin altını içten içe oydu.
Yapılan zulümlerle sindirmeler milletlerin İslamiyeti yanlış anlamasına yol açtı.
İslamiyet’e ve Müslümanlara en büyük zararlar o dönemde verildi ve bunun temelleri atıldı.
Bugün de yeniden bir Emevi zihniyeti canlandırılmaya çalışıyor.
O zaman Türk-İslam devletleri ile müslüman dünyasında açılan yaraların sarılması ve İslam Birliğinin inşası sağlanmışken bugün yine Türk-İslam ekolüne yönelik saldırılarda bulunuluyor.
Tarihte Türk-İslam anlayışına sahip çıkan Türkler Peygamber Efendimizin izinde giderek İslamiyeti özüyle yaşamak için mücadelelerini verdiler.
Bugün Türkiye üzerinde içten oynanan oyunlarla bu engellenmeye çalışıyor.
Araplaşmış İslamiyet anlayışını benimseyenler bugün cemaatlerin içlerine sızıyor ve Seyyidlik iddiasıyla itibar görerek önderler haline geliyor.
Hal böyle olunca topluma bu zehirli anlayış zerk ediliyor. Araplar gibi yaşamak İslamiyet’i yaşıyor olarak adletmeye başlanıyor.
Türk-İslam anlayışı nedir, nasıl yaşanır bu tamamen unutturuluyor.
Ne yazık ki Araplaşarak İslamiyeti yaşayanlar bugün ön plana çıkarılarak görünmez bir baskı kuruluyor.
Kimlerin üzerinde mi?
Türk-İslam anlayışını benimsemiş ve İslamiyet’i Peygember Efendimizin tebliğ ettikleri üzerinden özüyle halle yaşamak isteyenlerin üzerine tekfircilik yaparak dışlamalar yapılıyor.
Bildiğimiz üzere Türk-İslam anlayışının temelini Horasan’a dayanır ve Horasan Erenleriyle yayılır.
İşte Horasan Erenlerinin hoşgörü ve toparlayıcı hal ile kulluğu merkeze alan şekilden öteye geçerek batına yani içe dönen, içsel yolculukla aşk ile kendi hakikatine yani Muhammedi hakikate varmayı kendine mihman eden bir anlayış gelişiyor.
Bu anlayış Peygamber Efendimizin anlayışına, asr-ı saadetteki yaşayışın haline nüfuz ediyor. Şekline değil!!!
Hal böyle olunca İslamiyet şaha kalkıyor ve İslam Medeniyeti yükselişe geçiyor.
Lakin bunu Emevi döneminde göremiyoruz maalesef!
İşte buna izin vermemek adına Türkiye’de bu anlayış üzerinde görünmez bir baskı kuruldu ve dışlandı.
Ön plana geçmesi engellendi.
Bugün de yapılan aynı şey!
Batı bu sefer gözünü dört açtı ve oyununu ona göre kurguluyor.
Araplar üzerinden nifakı geliştirirken Türkiye’de de bazı cemaatler ve din adamları üzerinden bu anlayış zerk edilmeye çalışılıyor.
Biz başta içimizde buna karşı koymazsak müslüman coğrafyasında kurulmak istenen oyuna karşı hiç duramaz ve bozamayız.
Mesele tam da şu noktada kilitleniyor işte!
Biz bunun farkında dahi değiliz maalesef… Daha nasıl bir İslam anlayışına bürünmemiz gerektiğini dahi çözebilmiş değiliz.
Kur’an’ı hocaların yorumlarından anlamaya çalışıyoruz. Hocalarda Kur’an’ı yorumlarken kendi anlayışlarını ortaya koyunca işler karman çorman oluyor.
Sonra da hakiki olanlar perdeleniyor, çıkarmak isteyenler ise susturulup hemen üzerine çullanılıyor.
Çünkü hazırda bekleyen Allahlık yapmaya hazır kendini bilmezler çok, gittikçe de çoğalıyor. Dini tekeline almaya çalışan ve hegemonya kurarak kendi anlayışı ile herkesi yönetmeye çalışan bu anlayış destekleniyor.
Hal böyle olunca biz birliği henüz daha içimide yaşayamaz hale geliyoruz.
Peki biz bu şekilde Batı’nın bu nifakına nasıl kaşrı geleceğiz?
Nasıl özümüze döneceğiz?
Nasıl İslamiyet içn mücadele vereceğiz?
Başta bu zihniyet İslam’a en büyük zararı veriyor ki!!!
İşte artık buna dur demek lazım…
Dur demezsek hem kendimizi karanlıklara iteceğiz hemd e tüm müslümanları…
Üzerimizdeki vebal büyük…
İşte bunu idrak edip bir an evvel harekete geçebiliriz…