Düşünce varlığının soyu;
İçimizde bulunup dış katmanımızı oluşturan Meta-fizik alem, insan neslinde önce ya da sonra her milatta merakını uyandırmıştır.
Akıl merak için çok verimli bir alan değildir. Akıl, ezbere dayalı otonom pilot gibi çalışır.
Bu otonom sistem robotik icatlar ve yapay zekaya da ilham kaynağı olmuştur.
Yapay zeka kendine yüklendiği kadar akıl kullanır, düşünce varlığı olmadığından yenilenme, kendinden indirme ve varlığın düşüncesinde gelişim ve değişim sağlayamaz.
Bilim insanlarının tümü ortaya koyduğu teorilerini, ispatlarını ve buluşlarını akıl yoluyla değil düşünce yoluyla keşfettiklerini beyan etmişlerdir.
Meta-fizik alemde dalga etkisi yaratan düşünce bir diğerine aksederek ilerleme kaydetmiş, her gelişen ve yetişen bilim insanı ondan öncekinin teori ve deneyleri sonucu yola çıkmıştır.
Dünyevi maddesel bilgilere dayalı bu düşünce tariki takip edilip mutlak surette kabul görmüştür.
Düşüncenin zahiri soyunu kısaca bu şekilde açıklayabiliriz.
Varlığın soyu ise batıni olup zahiri kısmı fizik-kimya ya dayalıdır. Tamamen içsel bağlantıyla iç alemin hakikatini kavrama, idrak etme ve şuur kazanmanın bilinç yolculuğudur.
Zahiren bir soy olmayıp nesil kavramı da günümüz itibariyle kalmamıştır, çünkü insanlar Muhammedi varlığın ilâhi yönlendirmesi sonucu itibariyle homojen olmuştur.
Zahiren nesil gözetmek din, dil, ırk gibi ayrışmaların insanların birlik ve bütünlüğüne yapılmış en büyük saldırıdır.
Varlığın düşünce soyu;
Kur’an ayetullahlarında geçen SOY kavramı tamamen batını silsileye, ehl-i beyt hakikatine dayanmaktadır.
Bu soy ağacında din, dil, ırk değil erkek/kadın temaları dahi yoktur, çünkü her bir varlığın yaratıcısı aynı ağacın tohumudur, tohuma bakan ağacın kendisini görmektedir.
Allah’ın yarattığı İ’ns’an yani Adem olabilmek tensel bir yaratım değildir. Rahman ve Rahim olan Allah’ın tecellileriyle bezenmiş varlığın içsel soyudur.
Peygamberlerin bu batını soyunu tarik ve takip eden Mürşid’ler vardır, bu alemde bedenlenmiş suretini siretinin baskınlığında yitirmiş kelâmı sureti olmuştur.
Yazımızın başındaki zahiren feyz alınan bilim insanlarının mutlak kabulu misali, batınen yönlendirme ve yol göstermede içsel varlığına ilgi duyan ihtiyaç sahipleri için feyz kaynağı olan Önder’ler vardır.
Muhammedî varlığın bir sonrakine aktarımı batının ilk basamağında ehl-i beyt ailesi olarak tanımlanır.
Aileye yani soy’a alınanlar metalarını bu alemde terk etmelidirler, çünkü girdikleri ehl-i beyt meclisinde bedensel duyularla değil uhrevi algılar ile yolculuk yapılmaktadır.
Bir öncekinin bıraktığı izi takip etmek, hele ki dünya ile bağlantısı kopmamış gidip gelen makamında ise, yönelen için harikulade açık bir yoldur.
Çünkü talimini canlı canlıya yapıyordur.
Şu an bir bilim insanına kimin önderliğinde olmak, kiminle çalışmak istersin desek %99 misal Nikola Tesla der.
Mürşid varlığı ve Kâmil İ’ns’an hüviyetleride batınen aynı manâyı taşımaktadır.
Esasen batında böyle bir önder ihtiyacı hasıl olduğu için zahir aleminde de aks’edişi mutlak Varlığın tecellisi olarak belirmektedir.
Kur’an bir tebliğin harflere bürünmüş halidir, Allah’ın tebliğini harflerle kabul eden insan yazıcısı olan İ’ns’an varlığını Allah’ın varlığı olarak kabul görmek zaruretindedir.
Çünkü, Kur’an ayetullahlarında her topluluğa kendi dillerinde mutlak bir tebliğ edici Kur’an’ı açıklayıcı ve Allah’a yönlendirici gönderdiğini açıkça beyan etmiştir.
14/4-“Hiçbir resûlümüz yoktur ki; Biz, onu kendi kavminin lisanıyla göndermiş olmayalım. Onlara (kendi lisanlarıyla) beyan etsin (açıklasın) diye. Öyleyse Allah, dilediğini (Allah’a ulaşmayı dilemeyenleri) dalâlette bırakır. Dilediğini (Allah’a ulaşmayı dileyenleri) hidayete erdirir. Ve O, Azîz’dir, Hikmet Sahibi’dir.”
Ayetullah’ın beyânı Râsûl varlığının ebediliğine vurgu yaparak, an demi ve her an deminde Rasûl varlığını vücuda intikal ettireceğini buyurmuştur.
Mürşid varlığının Nûr’u Muhammedî varlığın soy’udur, Muhammedî varlığın soy’u Rasûl’ullah’ın ruhudur, Rasûl’ullah’ın ruhu Hû nefesin yurdu’dur.
🌳H🌳