Muhsin Yazıcıoğlu
Yazıcıoğlu, İslam Birliğine önem veren, milliyetçi muhafazakâr ülkücü kesimin abisi, Başkanı, Alperen Ocaklarının kurucusu tasavvufi anlayışı ile siyasi anlayışını örtüştürerek ülkesine ve vatanına hizmeti kendine ilke edinmiş bir baba yiğittir.
Milliyetçi Hareket Partisi ile siyasi hayatına başlayan Yazıcıoğlu, Türkeş’in konjoktürel şartlar gereği olsa gerek söylediği şu sözlerden dolayı partisi ile yollarını ayırmıştır:
‘Bizim İslam Birliğini sağlamak gibi öncelikli hedefimiz yoktur. Karşı değiliz, İslam elbet yayılsın ama bizim ana hedefimiz arasında yoktur.’
Bu sözlerin ardından Yazıcıoğlu, ‘İslam birliği davası diye bir davamız yoktur diyen bir kişi beni temsil edemez.’ çıkışı ile 1992’de partisinden ayrılarak Büyük Birlik Partisini kurmuştur.
Kırmızı çizgisi, ‘Milli İrade’dir..
Ülke, vatan ve millet ile ilgili ciddi meselelerde takındığı tavır ile farklı bir duruş sergileyen Yazıcıoğlu, darbeye ve darbecilere karşı büyük bir mücadele vermiştir.
28 Şubat darbesindeki dik duruşu bunun en güzel örneğidir.
Tabi bu duruş birilerinin hoşuna gitmemiştir.
Seçim çalışmaları yaptığı bir dönemde ülkeyi gezmek için yaptığı bir helikopter seyahatinde düğmeye basılmış ve helikopter düşürülmüştü.
Düşürüldü mü yoksa teknik arızadan dolayı düştü mü tam manasıyla açıklık getirilmedi.
Ama bu kazanın sonrasında yapılan açıklamalar ve arama çalışmalarındaki ihmaller suikast ihtimalini daha da güçlendirdi.
Helikopter kazasının hemen ardından arama çalışmaları sırasında Maraş Valisinin yaptığı açıklama çok ilginçtir!
Vali, ‘ Yazıcıoğlu’nun bulunduğunu, hastahaneye kaldırıldığını ve durumunun da iyi olduğunu’ duyurmuştur.
Resmi bir makamdan gelen bu açıklama ile bölge halkı arama çalışmalarına yardım için giderken duyar duymaz geri dönmüşlerdir.
Bunun yanında arama çalışmalarının olay yerinden çok farklı bir yere yönlendirilmesi ve uzun bir müddet enkazın bulunamamış olunması bunun bilerek mi yapıldı sorusunu akıllara getiriyor tabiki!
Bu konuda araştırma yapan kişiler, suikasti FETÖ terör örgütünün yaptığını ve arama ekibini yanlış yönlendirdiklerini dile getirirken, tarihçi Kadir Mısıroğlu da, Yazıcıoğlu’nun Ergenekon davası ile ilgili elinde önemli belgeler olduğunu ve bunu açıklayacak olmasını engellemek isteyen darbeci vesayetçi zihniyetin yaptığını iddia etmiştir.
FETÖ ve vesayetçi gibi kirli ve karanlık zihniyetin çamaşırlarını ortaya dökecek kim varsa onları ortadan kaldırdıklarını düşündüğümüzde iş birliği yapmış olmaları bile olmaz bir şey değildir.
Muhsin Yazıcıoğlu’nun, Türk-İslam sentezi içinde Türk kimliğini arka plana atarak İslam kimliğini öne çıkarma gayesi ile Türk-İslam toplumunda birleştirici vasfına bürünmüş ve Türkiye Cumhuriyeti’ni sınırları dışına çıkarma amacının da yattığı ecdadın politikalarını benimsemiş olması bazı çevrelere tehlike arz ediyordu.
Araştırmacı ve zeki girişimlerle yaptığı çalışmalarında ulaştığı bilgiler ise karanlık cenahın hiç hoşuna gidecek bir şey değildi.
Dolayısıyla Muhsin Yazıcıoğlu’nun kahramanca ölümü ile bir nevi hem bir mesaj verildi hem de tehlike bertaraf edildi.
Bugün ülkücü ve alperen gençliğine düşen Yazıcıoğlu’nun bıraktığı bayrağı göklere çıkarmaktır.
Yazıcıoğlu’nun anlayışı ile yetişecek nesiller ne ırkçı ne de dininden uzak, boş bir nesil olur.
Ülkeye en büyük hizmet budur.
Milliyetçi lakin ırk merkezinde değil! Dinine bağlı ama radikal bir tutuculukla değil!
Hoşgörü ile birleştirici, Türk kimliğini geriye çekerek Türk-İslam sentezi ile yetişmiş donanımlı, bilgili, düşünen, fikrine sahip çıkan ve savunan bunu da yakıp, yıkmadan, kırmadan, dökmeden adam gibi yapan vatanperver gençlere ülkemizin ve milletimizin ihtiyacı çoktur.
Böyle nesiller yetişiyor mu?
Evet!
Lakin yeterli değil, daha çok olmalı.
Ülkesini sürekli aşağılayan, toplumunu ve değerleri hor gören bilgisiz ve güdümlenmiş bir genç kitleden artık dönüşmek zorundayız.
Çünkü bu anlayış hiç bir zaman bize fayda sağlamamıştır.
Bir an önce kendimize gelmeli ve harekete geçmeliyiz.
Zira zaman su gibi gelip geçiyor..
Son olarak 25 Mart vefat yıl dönümü olan Ülkücü başkan Alperen Sayın Muhsin Yazıcıoğlu’nu rahmetle anıyorum.
Unutmayalım, kişiler gelip geçicidir, fanidir, önemli olan anlayışın ve fikriyatın devamlılığı ve ölümsüzlüğüdür. Bize düşen Yazıcıoğlu’nun anlayışını devam ettirmektir.