16 Nisan’da milletin önüne bir referandum getirildi.
Millet ya Parlamenter Sistemi seçecekti ya da Başkanlık Sistemini..
Evet ve Hayır tarafları tezlerini savundu, milletin karşısına çıktı.
Bu sistemlerin artı ve eksilerini anlattı.
16 Nisan günü millet bir karar verdi.
Sonuç Cumhurbaşkanlığı Sistemi seçildi.
Parlamenter Sistem değiştirilsin denildi.
Millet “ben yönetim sistemimi Başkanlık istiyorum” dedi.
Bu seçimde ne baskı vardı ne başka bir şey!
Yenilgi ile çıkanların her zamanki iddialarıydı şaibe onu da ispatlayamadılar.
Milletin kararı doğrultusunda uyum çalışmaları mecliste başladı. Kanunlar çıkarıldı ve hala daha bu süreç devam etmekte…
Ancak ne hikmettir ki Hayırcı tarafında olan CHP-HDP- IYI Parti ve daha bir çokları bunu kabullenmiş değil.
CHP hala daha Parlamenter Sisteme geri dönme peşinde.
“Başa gelelim döneceğiz” diyorlar.
Bu söylemi etmenin akla mantığa sığar yanı yok doğrusu!
Ya hu millet istemiş milllet! Sen ne diyorsun?
“Milletin kararını kabul etmiyorum, bir geleyim dediğim dedik olacak resmen diktatörlük yapacağım” demek değil de nedir bu?
Bu kadar mı demokrasiye olan düşkünlüğünüz?
Bazı akademisyenlerde bu konuda yol gösteriyor.
CHP-HDP-İYİ parti ve diğerleri bir araya gelsin, ittifak kursunlar.. Seçimleri kazansınlar. Sonra da sistemi değiştirsinler.
Hadi durmasınlar yapsınlar…
CHP hala daha HDP ile kol kola girmeye devam etsin.
Kendini milliyetçi ilan eden Akşener de bu hem terör örgütünün içinde bulunduğu ittifaka dahil olsun.
Bakalım millet oy verecek mi?
Bakalım meclisten tekrar referandum kararını çıkarabilecekler mi?
Çıkardılar diyelim bu millet bir sefer karar verdiği bir hususta tekrar geri adım atar mı?
Boş hayaller bunlar boş!
Millete saygısızlık yapacaksın, sonra da çıkıp bana oy ver diyeceksin!
Oy ver çünkü ben senin kararını tanımayacağım…
Traji komik bir haldeler maalesef!
Başkanlık Sistemi tercih edildiyse bırak artık, saygı duy ve önce sen uyumlan ey CHP!
Uyumlan ve buna yönelik çalışmalarına başla.
Programını oluştur, politikalarını belirle, ekibini kur.
Ama nerdee!
Ya demokrasiyi katletme peşindeler ya da Batı’nın oyununu oynama gayesindeler.
Ellerine tutuşturulan belgelerle operasyonlara eşlik etme peşindeler.
Gerçi Kılıçdaroğlu’nun koltuğa getirilmesinin bir nevi amacı buydu. O da görevini yapıyor ama biz de biraz olsun millilik bekliyoruz değil mi ya!
2008 yılında Almanya’da Deniz Feneri davası görülürken Almanya’dan aldığı belgelerle hükümete yüklenen Kılıçdaoğlu bugün ABD’deki Zarrab davası görülürken aynı anda ülkede bir vaka ile çıkıyor karşımıza.
Neredeyse 10 yıl geçmiş ama maşallah Kılıçdaroğlu’nda zerre değişim yok.
Tabi bu da bir marifettir!
Keşke bu istikrarı ve gayreti milleti ve ülkesi için gösterebilseydi o zaman Türkiye’ye ne kadar büyük faydası olurdu Kılıçdaroğlu’nun…
Lakin maalesef durum ortada, ülkeyi rahat bırakmak istemeyen mihraklar oyun üstüne oyun sahneye sürüyor ve ne yazık ki bizdeki siyasilerde bu oltaya takılıp gidiyor.
Olan bu millete, olan Türkiye’ye oluyor.
Ah bir idrak edebilseler…