Mevlana’nın şu sözlerini Darwinist çerçevede yorumlayan evrimciler olmuştur:
- Ben cemadattandım… öldüm, yetişip gelişen bir varlık nebat oldum. Nebatken öldüm hayvan suretinde zuhur ettim.
- Hayvanlıktan da geçtim, hayvanken de öldüm de insan oldum. Artık ölüp de yok olmaktan ne korkayım. [Mevlana, Mesnevi, çev., Veled Çelebi İzbudak, cilt: III, beyit no: 3901-3902] (Cemadat: cansız varlıklar. Nebat: bitkiler)
Mevlana burada doğum öncesi evreleri anlatmaktadır. Sözünün tamamını almazsak Mevlana‘yı evrimci gibi göstermek mümkündür. Çünkü evrim teorisine göre topraktan geldik toprağa döneceğiz.
Halbuki Sûfi Yolu’na göre insan olarak Allah’tan gelmişizdir ve gene Allah’a döneceğiz. Nitekim Mevlana yukarıdaki mısralarından sonra şöyle devam eder:
- Bir hamle daha edeyim, insanken öleyim de melekler alemine geçip kol kanat açayım.
- Melek olduktan sonra da ırmağa atlamak, melek sıfatını da terk etmek gerek. “Her şey fanidir, helak olur… ancak onun hakikati bakidir.”
- Bir kere daha melekken kurban olur da vehme gelmiyen yok mu… işte o olurum.
- Yok olurum, suretlerin hepsini terk ederim de erganun gibi “biz mutlaka geri dönenleriz, ona ulaşanlarız” derim. (Mevlana, Mesnevi, çev., Veled Çelebi İzbudak, cilt: III, beyit no: 3903-3906)
Şöyle de ifade edebeliriz: Sufilere göre evrende ne var ise, insanda ondan bir parça vardır. Bu nedenle insan,
- bir yönüyle maddemsi,
- bir yönüyle bitkimsi,
- bir yönüyle hayvansı
- bir yönüyle şeytansı
- bir yönüle meleksi bir varlıktır.
Ancak sûfîlere göre insanı insan yapan insanı diğer varlıklardan farklı ve üstün kılan, ruhunun “Rabbani bir nefha: İlahi bir nefes” oluşudur.