2/124-“Şunu da unutmayın ki, bir zamanlar İbrahim’i Rabbi, birtakım kelimeler ile imtihan etti, o, onları sona (yerine getirince) erdirince, Rabbi ona, “Ben seni bütün insanlara imam (önder) yapacağım.” buyurdu. İbrahim, “Zürriyetimden de yap!” dedi. Rabbi ona “Zâlimler benim ahdime nail olamaz!” buyurdu.”
Ayetullahları an demine çekip hayy’at’ın içindeki yaşama ışık (rehber) tuttuğunu idrak eylemeliyiz.
Hz. İbrahim, Allah’ın lutf-u ihsanı ile eylediği manevi önderliğe erişince, O’ hû varlığa yakinliği neticesiyle O’ndan niyazda bulunur, “Zürriyetimden” yani “Zahiri neslimden de önderler yap” niyaz eder.
Ruhi’ilâhi varlığın cevabı açıktır “Zalimler benim biadıma nail olamaz”.
Hz. İbrahim’e, O’nun önderine verilen biat inançtan öteye geçmemektedir.
17/71- “Önderleriniz ile birlikte çağırıldığınız gün”;
buyrulur ayetullahında, önderi de çağıran tek ruhi’ilâhtır.
O’nun önderleri toplulukları bu âlemden öte âleme çağrılmaktadır, çünkü önderi bu âlemi aşmış ruhi’ilâhi’ye biad eylemiştir.
Önderinden tek yapması gereken muradı, varlığından geçtiği gibi varlığından geçirmektir. O’na önderini de yaratan O’na yönlendirmektir.
Yine önder (Mürşid) sırat-ı mustakimdir, lakin dikkat etmeliyiz ki Mürşid (Önder), iç varlığımız olan Rabb’imizdir.
Zahiri yönlendirme batıni yönlendirmeye nail olursa önderin varlığı vücud eylenir.
Bu âlemde Allah’ın önderine intisap eylemek mühimdir, lakin önderlerin önderi Rahmân ve Rahîm ol’an Allah’ın yöneldiği tek Var’lık ol’an hû nefese nail olabilmek, önderinin varlığına yönelenin, yöneldiği samimiyeti neticesinde içsel arındırılmasıyla tarikini belirlemektedir.
O’nun önderinin de yöneldiği Mih’Rab hatırlanmalıdır.
Allah ismi en yüce makamdır ki, bazı yakin kullarına Rahmân ve Rahîm ol’an Allah’ın ismini lutfuyla bağışlamıştır.
Haşa Allah (Mürşid) ne dilerse olur yanılgısı Ayetullahlar içinde açıklanmıştır.
Allah tek önderdir, Allah’ın en yüce isim oluşu O’nun hû nefesinden zuhur edişidir.
Allah lafzı kudretin bağışlanma ile sunulduğu hükümranlıktır.
Lakin hükümranlığın dahi üzerinde tecelli eden tek hüküm sahibi ol’an Hû nefes, hükümranlığın hükümdarıdır.
O’nun içindir ki hüküm O’nundur denilmektedir.
O’nun hû nefesinin hükmü Resûlullah’ını aşmaktadır.
Resûlullah nefesin âlemlerdeki tecellisidir.
Nefesin tecellisi Resûllullah’ın tecellisini (yücelişini) belirlemektedir.
Resûl’ünün yaşadığı Vahşi hadisesi Resûlullah’ın varlığında tüm insanlığa öğüt ve ibrettir, müminlik ile akl’edenler bu öğüdü benimsemelidirler.
O’nun affetmek ile bağışladığının önünde Resûl olsa duramaz, O’nun varlığına almadığını da Resûl olsa doğru yola iletemez.
10/99- Ey Resûlüm! Eğer Rabbin dileseydi yeryüzündekilerin hepsi mutlaka iman ederdi. (Allah imtihan gereği onları serbest bıraktığı halde) Sen insanları iman etmeleri için zorlayacak mısın?”
Tenzih ve teşbihin harikulade örneklerini bilincimiz ile idrak eylemeliyiz.
O’nun bütünleştirdiklerini kimse ayıramaz, O’nun ayırdıklarını ise kimse birleştiremez.
Birleşme çift oluştur, bütünleşme tek oluştur. Bütünleşenlerin anlayışları içinde bölünme mevcut değildir, bütünlük bir uçtan bir uca kuşatılmış olmaktır.
Ayn-ı an’da ayn-ı nefesi alanlar kimin ne dediğine bakmazlar, haşa kimin kurtulup kurtulmayacağına, kime yol gösterip göstermeyeceğine karar vermezler değil, veremezlerdir.
İradeyi teslim eden bilir ki iradenin üstündeki hüküm Hakim’dir.
Hakim’in hükmü uygulanır.
Allah lafzına nail olan Resûlleri tüm isimlerin tecelli eylediği çarkın içindedirler.
Bir esma diğer bir esmaya baskın gelmez, gelir diyenler de vardır lakin diğer esmanın zuhur edişini engelleyemez.
Her Esma tecellisini Hû nefesin iradesiyle hükmünü ortaya koyar.
Misal ki bir can’ın esmasının içindeki varlığına olan kuvvetli etkisi Vedûd’dur, lakin durumlar karşısında Vedûd’dan Adl esması öne çıkabilir.
Allah lafzına nail olan kul köledir, iradesizdir, tüm esmalara yerli yerince itaat etmektedir.
Hz. Hızır’ın Musa ile olan kıssasını yine hatırlayalım; Hz. Hızır Musa’ya öğreticilik yaparken sorgusuz sualsiz tüm esmaları tecelli ettirmektedir.
Musa Peygamber sürekli “neden onu yaptın, neden bunu yaptın” diye tenkit etmektedir. Allah lafzında bir esma yoktur, tüm esmaları mevcuttur, onun içindir ki Kur’an; “Rahmân ve Rahîm ol’an Allah’ın (Hızır) adıyla oku” buyrulur.
Kur’an mümin kullarına şefaat eylediği gibi helâk olan toplulukların misalleriyle doludur, Kur’an’dan daha yakin Hızır olur mu?..
O’nun Celâl’inden Cemâl Cemâl’inden Celâl zuhur edebilir. Topluluklar, inananlar, müminler, ehl-i beyt ve dahi Resûlü üzerindeki irade, yalnız ve tek O’ hû nefesindedir..HŞY