Kudüs, isminin manası gereği de huzur ve barış şehridir.
Üç din için de kutsaldır. Önemlidir. Bu zamana kadar Kudüs’ü egemenliği altına kim altıysa buna saygı göstererek üç dinin burada yaşamasına müsaade etmiştir.
Özellikle Müslümanlar döneminde kendi öz haline kavuşmuş, bu hassasiyet gözetilmiş ve Kudüs halkı huzur ve barış içinde yaşamıştır.
Ancak geçmişten beridir ki Kudüs Haçlı zihniyetinin sürekli egemen olmak için savaşlar başlattığı ve kendi zihniyetini dayatmak için her türlü oyunları çevirdiği görülmektedir.
O dönemlerde başarılı olamayan Haçlılar, Osmanlı’dan sonra İsrail üzerinden bu oyunları kurdular.
İsrail devletini inşa ettiler, sırayla tanıdılar ve İsrail’e Büyük İsrail Projesinde destek verdiler.
İsrail kurucularının tek hedefi Kudüs’tü, Kudüs’ü başkent yapmak ve oradan bölgeye yayılmak.
Buna Müslümanların tepkisi sert olacağı için ve azınlıkta olan İsrailliler tehlikede olacağı için Batı buna yaklaşmadı. Başkent Tel Aviv kabul edildi.
Kudüs’ün statüsü de BM tarafından belirlenerek koruma altına alındı.
Ancak ne yazık ki BM’nin daimi üyelerinden biri olan ABD bu kararı tanımayarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyacağını duyurdu.
Bu karar bölgeyi ve dünyayı alt üst edecek.
Müslümanlara yönelik resmen savaş ilanı olan bu kararla ABD bölgede yeni çatışmalara imza attı.
Sanıyorlar ki biz Müslümanları parçaladık, güçsüzleştirdik, yönetimlerini elimizde tutarak kontrol altına aldık.
Bu şer karar bakın görün hayra çıkacaktır elbet!
Müslümanların, İslam Dünyasının nicedir birliğinden ve beraberliğinde söz eder dururduk.
Türkiye her ne kadar öncülük etmek istese de buna yönelik diğer Müslüman ülkelerin yöneticilerinden doğru düzgün bir yaklaşım görülmezdi.
Şimdi bu karar Müslümanları sarsacaktır.
Sarsarak kendine getirecektir, getirmelidir!
Bir an evvel birlik ve beraberlik içinde olup tek bir yumruk haline gelmezsek İsrail bu hamlesiyle Kudüs’te İslamiyet’in izini silecek, oradaki Müslümanlara zulüm yağdıracak ve en nihayetinde etrafındaki ülkeleri boyunduruğu altına alarak genişlemek için harekete geçecektir.
İsrail yöneticilerinin yıllardır politikalarına baktığımızda kandan başka bir şey görmüyoruz,
Gözlerinde zulmün izi var. Kin ile dolmuş yürekleri Müslümanlara nasıl işkenceler yapar bunu Hakk bilir.
Lakin buna mahal vermeden İslam Birliği şart!
Önümüzdeki hafta İslam İşbirliği Teşkilatı toplanacak.
Toplanacak ancak bu toplantıdan İslam Dünyası bir ordu ile çıkmalı!
Ordu kurup kendi güvenlik yapılanmalarını oluşturmalılar.
Kudüs’ün önceki statüsünün korunması için ve uluslararası arenada ABD’ye baskı kurmak için temaslara geçmeliler.
Suudi Arabistan ve Mısır ile yapılan ittifak üzerine ABD’nin bu karar aldığı iddialarına ise Arabistan ve Mısır eğer dinlerine çok bağlılarsa gerekeni yaparak karşılık vermeliler.
Arabistan ABD’yi tehdit etmenin yolunu para da görmeli, Mısır ise ABD güdümünden çıkarak bir an evvel İsrail üzerinde baskı kurmalı!
Arap yöneticiler ya bunu yapacak ya da Arap halk onları yıkıp geçecek!
Bundan ötesi yok artık!
Yeni bir düzen kuruluyor ve bu düzende Müslümanlara yer yok!
Biz bu düzenle ancak birlik olarak kendimize yer açabiliriz.
Ancak değerlerimizden, hassasiyetlerimizden ödün vermeyerek, geri adım atmayarak cesaretle durabilirsek bu düzeni yıkabiliriz.
Amma velakin hala daha korku ve boyna geçirilen tasmaların güdümünde olacaksak Kudüs ile birlikte ölüm fermanımıza imza atmışız demektir.
Velhasıl kelam ABD’nin bu kararı son nokta!
Karanlıktan aydınlığa çıkarken en sonda karanlığın en derin olduğu nokta…
Ya bu noktada dirayetle durarak ilerleyip silkilenerek kendimize geleceğiz ya da geri dönüp karanlık içinde yok olup gideceğiz.
Kudüs de bizi kendimize getirmiyorsa artık bundan sonra başımıza ne gelirse bize müstahaktır.
Türkiye Kudüs için elinden geleni yaparak tek başına da kalsa sonuna kadar mücadele etmelidir.
Bu bizim boynumuzun borcudur.
Ya istiklal ya ölüm!
Artık geri dönüşü yok!