Kıskanmak, adı üstünde an’ını kıskaca almadır. Yani an’da O’nun tarafından sana sunulan güzelliklere ket vurma, engel olmaktır. Cenab-ı Allah diyor ki “sen kimi kıskanırsan sendeki güzellikleri alıp ona veririm. Sen kime imrenip hayranlık geliştirirsen imrendiğin insandaki güzellikleri sana da bahşederim.”
Sen benim sunduklarıma nefsi yaklaşma ki sen kayıpta olma, kazançta ol diyor bir nevi Rabbim… Çünkü cümle güzellikler O’nun eseri… O ki kimseyi kimseden üstün yaratmamıştır. Öyleyse üstünlük söz konusu değilse ne diye bir başka güzelliğe talip olmak yerine nefsi yaklaşıp uzaklaşmasına sebep olalım.
Insan gördüğü her şeyi külli iradenin hükmetmesi ile görebilmektedir. Bana gösterilen her şey O’nun istemesi ve O’nun dilemesi üzerine zuhura geliyor. Peki ne için? Kendi BİLİNMEKLİĞİ için… Her güzellikten, her yaratılmıştan sana seslenen Rabbimi, sen esas mimarını görmez gözünü kem eyler isen o zaman Rabbim kendini sakınır. Seni o güzelliklerden sakınır.
Iblisin huzurdan kovuluş hikayesini hepimiz biliriz. Iblis, Âdem’deki kemalatı kıskandı ve kıskançlık kibire sürükleyerek asıl yaratıcısına baş kaldırdı. Halbuki maksat Âdem’deki Sen’i görebilmekti… Sen’den mana O… Kemalâtın başlangıç noktası yani “seni Kendimden yarattım” diyen Rabbinin, kendini zuhura getirişini kıskandı. An’daki güzelliğin kendine sirayet edişini engelledi ve iblis o kemalâtı yermeye ve kendindeki üstünlükleri sergilemeye kalkıştı. Aslında üstünlük mücadelesi Rabbineydi. Ama farkında bile değildi. Allah buna mukabil “sen bu huyundan vazgeçene kadar huzuruma gelmeyeceksin” dedi. Huzur aslında iblisin kendinden, en büyük aşkından mahrum edilişi, kovuluşuydu. Hatırlayalım ki Âdem de kovuldu. Ancak Âdem ile Iblisteki fark şuydu ki Iblis üstünlük mücadelesini kıskanma ve kibir üzerine devam ettirip Allah’ın Varlığıyla bilinçsizce mücadelesini sürdürdü. Ancak Âdem, kovulsa da daima Rabbine döndü. Kendimden utanıyorum, dedi. Yani Sen Kendi’mdesin nereye gitsem benimlesin, ben Kendi’mden utanıyorum diyerek nefsini Kendine âmade ederek yakarıştaydı. Daim af dileyişindeydi. Acziyetiyle secdedeydi. Rabbi ona yeniden mukabele etti.
Öyleyse kıskanma! An’da sana Sen’den görünen asl’ında senden bir parça ve ayn olduğu halde görünüşü farklı olan canından can olanı kıskanma! O güzelliklerin sana sirayet ederek O’nun seni Kendine yaklaştırmasına mani olma! Sana kendi canından seslenişini engelleme! Senin Kendine yabancılaşmana sebep olma! Çünkü o Sen’i kendi için, cümle yaratılanı da Sen’in için yarattı. Sen’e Sen’den seslenişindeki Tek’liği gör, iman eyle ki, Sen’deki güzellikleri nasıl da ayan ediyor, nasıl da aşikar eyliyor, nasıl da sende Kendini ifşa ediyor, seyreyle Yakînlikteki heyecanı keşfedip aşkına dücar eyle! An’a teslim ol ki sen an’ları kendinde cem eyleyen CAN olasın. Can’dan can’a bir’e gark olup Tek’liğe vuslat olasın. Sen bu dünyaya hayy’r’an’lığından yol almaya geldin. Yani an’daki hayr’dan yansıyan güzelliklerden canlanmaya hayy’atiyete yol almak için… Sen bunları görmez isen an’ına kıskaca almaya yeğler isen nasıl Sen’deki Sen’i bulacaksın cancağzım…
Edeb-i aşk ile daim Sen’de kalınız. Muhabbetle…