Tüm dünyanın gözü önünde 55 masumun canına kıydı katil israil. Daha evvel bu barbarlar ordusunun adını büyük yazmaya karar vermiştim fakat bu sürünün acizane hiçbir özel konumunun kalmadığını düşünüyorum.
Yine bir 14 Mayıs günü israilin Filistin toprakları üstündeki zulmü başladı. Üstelik bunun sorumlusu Birleşmiş Milletler’dir. 1947 yılının Mayıs ayında Filistin topraklarında nasıl bir yönetimin tesis edileceğine dair tavsiyelerde bulunmak üzere bir komitenin toplanmasına karar verildi.
Söz konusu tavsiye raporunu içeren bir yasa taslağı, 29 Kasım 1947 günü, BM Genel Kurulu’nda oylamaya sunuldu. Dünya Siyonist Organizasyonu’nun BM’deki bazı küçük ülkelere yaptığı ekonomik ve siyasi baskıların da etkisiyle, Filistin’in Araplarla Yahudiler arasında paylaştırılmasına dair yasa, 13’e karşılık 33 oyla kabul edildi. Oylama sırasında, aralarında İngiltere’nin de bulunduğu 10 ülke çekimser kalmıştı. Filistin topraklarının yüzde 56’sının Yahudilere, yüzde 43’ünün de Araplara verilmesi böylece karara bağlanmıştı.
ABD Başkanı Donald Trump’ın, ülkesinin Tel Aviv’deki büyükelçiliğini Kudüs’e taşıma kararı, sembolik açıdan 1947’deki oylamaya denk bir şok durumunu içeriyor. Bu şoku atlatıp hakkını savunmaya giden kadın, çocuk, erkek, yaşlı demeden 55 kişiyi katledip yüzlercesini yaraladı bu Siyonist terör örgütü.
Kınama mesajları arka arkaya geldi, her zamanki gibi.
Ama başka şey lazımdı artık. Kınama bir yere kadardı.
Hatta haberleri incelerken ASKON Başkanı Sayın Hasan Ali Cesur’un sözlerini okurken içimden ‘işte budur’ dedim. Cesur, “Gözlerini insan kanı bürümüş bu katil devlet yapılanmaları ile hiçbir diyalog kurulamaz. İnsan hayatı söz konusu olduğunda akan su durur. Ne var ki bu caniler masum insanları gözlerini kırpmadan öldürebiliyor. İnsan canını hiçe sayanlarla diyalog kurulamayacağı açıkça ortadadır. Bu nedenle ABD ve İsrail ile ilişkiler askıya alınmalıdır.” demişti.
Duruş buydu ve bir an önce harekete geçilmeliydi. Siyonist terör örgütünün İstanbul’daki elçisi ülkesine sepetlendi. Hem de herkese uygulanan prosedür uygulandı. Tabi ki uygulanacak, ne farkı var benden ya da sizden? Üstüne üstlük eli kanlı bir ülkenin temsilcisi bu adam. Neyse, uçtu ve gitti.
Katil başı Netanyahu ise nefsi müdafaa yaptıklarını söylemiş. Nefsi müdafaa bir kere silahsız insanlara karşı yapılmaz beyefendi. Siz gerçek mermilerle saldırırken onların elleri armut toplamayacaktı. Elbette canlarını savunmak için bir şeyler yapacaklardı. Ama onlar sizin gibi mermi atmadılar.
Ve yılanın asıl başı Amerika’dır. Bu işin asıl suçlusu Amerika’dır. Siyonist teröristlere karşı nasıl bir yaptırım uygulanıyorsa Amerika’ya karşı da uygulanmalıdır. Zaten ilişkiler limoni idi. Bu işin asıl suçlusu Kudüs’ün israilin başkenti olduğu rüyasına inanıp kameralar önünde şov yapan Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Donald Trump’tır. Netanyahu’nun elinde ne kadar kan varsa Trump’ın elinde de vardır.