Amerika Birleşik Devletleri’nin Trump öncesi son üç başkanı (Bill Clinton, George W. Bush ve Barrack Obama) zamanında kurulan ve dünyanın terör örgütü olarak tanıdığı üç topluluk var. Taliban, El Kaide ve DEAŞ.
Şimdi sırasıyla bu örgütlerin kuruluş amaçlarının ne olduğuna bir göz atalım. Taliban, 1994 yılında kuruldu. Amaçları Peygamber Efendimiz (SAV) zamanındaki ideal İslam toplumunu yaratmaktı. Afganistan ve Pakistan’da çok katı şerri kurallar uygulayan Taliban, basına da büyük sansürler getirdi.
Taliban’ın adını asıl duyurduğu zaman ise 11 Eylül 2001’deki New York, Manhattan’da bulunan ve ikiz kuleler olarak adlandırılan Dünya Ticaret Merkezi’ne yapılan saldırılar oldu. Usame Bin Ladin’in kurucusu olduğu El Kaide örgütüne yardım ve yataklık ettikleri gerekçesiyle Amerika, Taliban’ı yok etmek için Afganistan’a saldırdı. Peki, amaç gerçekten Taliban’ı yok etmek miydi? Yoksa Afganistan’da bulunan 1 trilyon dolarlık madenler miydi? 2001 yılından beri Amerika, Afganistan’da bulunmakta ve bu zamana kadar neden çekilmedikleri de hala büyük bir soru işareti.
Tabii çok katı şeriatçı olan Taliban, Pakistan’da Şiilere de tekfirci saldırılarda bulundu. Amerika’nın her zaman yaptığı şeydi bu. Dünya üzerinde gözlerine kestirdikleri bir noktada bir örgüt yaratmak, daha sonra bu örgüt üzerinden Müslümanları Müslümanlarla düşman etmek ve tabi ki bulunduğu bölgeyi sömürmek. Irak’ın işgal edilmesi de böyle olmadı mı? Demokrasi getireceklerini iddia edip bölge üzerindeki petrol kaynaklarını gasp etmediler mi? Bölgede bulunan üç unsuru (Araplar, Şiiler ve Türkmenler) birbirlerine düşürmediler mi? Hafızalarımızda yer eden haberler vardı önceden, “ Irak’ta Şiilere karşı bombalı saldırı”, “ Sünniler ve Şiiler çatışıyor” gibi…
El Kaide’ye bakalım. Bilinen adıyla Usame Bin Ladin tarafından kurulan El Kaide, yine Afganistan’da ortaya çıkmıştır. Şeriat hükümleriyle bir devlet kurmayı amaçlayan örgütün adını 11 Eylül 2001’deki saldırıyla duyduk. Duyduk da daha önce Usame Bin Ladin diye birini duymuş muyduk? Dünya Ticaret Merkezi’ne yaptıkları saldırı en kanlı saldırı olurken Türkiye’de de HSBC Bankası ve Neve Şalom Sinagogu’nun bombalanması eylemlerini de üstlenen El Kaide olmuştu.
Genel olarak hayattan bir beklentisi olmayan gençlerin beyinlerinin yıkanmasıyla oluşturulmuştu El Kaide. Kuru bir cihat anlayışı vardı. Yani cihat olarak sadece Allah için savaşıp ölmeyi düşünüyorlardı. Fakat o iki cihan Peygamberinin “büyük cihat” olarak adlandırdığı şeyden haberleri var mıydı acaba? Yani nefse karşı olan cihat. Bir ara Usame Bin Ladin’in CIA ajanı olduğu haberleri de konuşulmaktaydı. Bu bile “Kafkasların Lawrance’ı” olarak Bin Ladin’i göstermeye yeterdi.
Tabi bu arada Amerika Irak ve Afganistan’dan maden ve petrol ihtiyacını karşılarken, bir yandan da Müslümanlar arasında bozgunculuk yaratmaya devam ediyordu.
Son olarak dünyanın vahşetlerine tanık olduğu DEAŞ var. Ebubekir Bağdadi adındaki bir adamın başını çektiği bu terör örgütü de kanlı vahşet videolarını dünyaya servis etmekten çekinmiyorlardı. Yalnız işin ilginç yanı, kafalarını kestiklerinin ya da kafalarına sıktıklarının çoğu Müslümandı. Onlara göre de kafirdi! Dini vecibelerden birini bile yerine getirememek kafir ilan edilmek için yeterli bir sebepti. Artık duymaya alıştık; DEAŞ içinde Hıristiyan askerlerin olduğuna ya da Avrupa’dan DEAŞ’a olan katılıma. DEAŞ da Obama zamanında hortlamıştı.
DEAŞ’ı bahane eden Amerika şimdi de Suriye’nin kuzeyinde, elinde tuttuğu YPG maşasıyla bize, yani yine bir Müslüman ülkeye saldırıyor. Bu arada da Suriye petrollerine de çökmüş durumda.
Aklımızı başımıza almanın zamanıdır. İşte adamların istedikleri bu… Biz, Müslümanlar olarak birlik olduğumuzu dünyaya göstermezsek, içimizdeki bu vehhabi anlayışı yıkmaz, Lawrancelara müsaade edersek daha içimizi çok karıştırırlar. Bu işin çözümü ise çok basit: SEVMEK! Cenab-ı Hakk mademki bize ruhundan üflemiş, hepimiz onun bir parçasını taşımaktayız. Ehli tasavvuf, yani gönül elçilerine ise bu noktada çok ama çok büyük görev düşmektedir. Gerçekten çok çalışmalıyız. Hakikati çekinmeden anlatmalıyız.
Tüm Müslüman aleminin Cuma gününü en içten dileklerimle kutlarım. İnşallah ellerimiz birleşir ve içimizde oynanan oyunlara müsaade etmeden, tek bir yumruk halinde olabiliriz.