Kelimelerin kifayetsiz kaldığı bir yer vardır ya, işte oradayız…
Cuma günü Yeni Zelanda’da, dünyanın öbür ucunda, iki ayrı camide namaz kılan, Allah’ın huzurunda olan Müslümanların üzerine ölüm yağdırıldı. İlk resmi açıklamalara göre 49 kişi hayatını kaybetti. Adının Brenton Tarrant olduğu açıklanan ruh hali bozuk kişi, saldırıdan günler önce Müslümanlara ve Türklere yönelik bir de manifesto hazırlamış. Türklerin Avrupa’ya gelmeleri halinde öldürülecekleri tehdidini savurmuş. Bu hasta ruhlu kişi, Norveç’te aynı katliamı yapan Breivik’i örnek aldığını da söylemiş.
Bu saldırı Müslümanlara yönelik bir şiddet eylemidir. İslamafobinin en net resmidir. Eğer bir insan sizi ülkenizin dışına çıkıp, Avrupa’ya gitmeniz halinde öldürmekle ve İstanbul’daki tüm minareleri yıkmakla tehdit ediyorsa, buradaki Türk ve Müslüman nefretini görmek çok da zor olmasa gerek.
Bu hasta adamın sadece bir maşadan ibarettir. Bunu hepimiz biliyoruz. Ama bu şahsın yaptığı bir nefret suçu olarak değil de ifade özgürlüğü olarak mı değerlendirecek ‘büyük’ devletler? Ya hu insan öldürmek ifade özgürlüğü olabilir mi?! İsrail, Amerika’dan yüz ve cesaret bulur, gider kafasına göre Mescid-i Aksa’yı kapatır, öbürü gider Müslümanları otomatik tüfeklerle tarar. Bu mudur ifade özgürlüğü? Kimsenin inancına söz ettiğimiz yok, kimseyi savunduğumuz da yok. Fakat, Fransa’da Charlie Hebdo saldırısını unutmadık. Tüm sözde büyük ve batılı devletler ‘Pray for France’ (Fransa’ya dua edin) deyip, sırf saldırıyı yapan (fakire sorarsanız uzaktan yakından alakası yok ama) Müslüman diye, tüm Müslümanlara nefretle bakıyorlar. Kendi dinlerinden birileri çıkıp Müslümanlara yönelik bir saldırı yapsa veya ağzına geleni söylese hak görüyorlar. Elbette herkes aynı değil. Akl-ı selim insanlar da var. Fakat şu da bir gerçektir ki, Le Pen gibi Wilders gibi dünyanın gözünün içine baka baka Müslümanlara ve Türklere ağzına geleni sayanlar var. İş asıl sorumluları bulmak ama kim onlar?
Tüm Müslüman ülkeler bir olmalıyız. Ama maalesef olamıyoruz. Bazı ülkeler neredeyse hiç sesini çıkarmıyor. Uzmanlık alanım olduğu için Arnavutluk ve Kosova’da çıkan haberleri takip ediyorum. İki ülke basını konuyu ele almışlar. Şu ana kadar herhangi bir Müslüman ülkesinden ses çıkmıyor. Dışarıya denecek bir şey yok ki! Kendi içimizdekiler zaten evrensel bir tepkiye neden olmuş bir olayı konuşma gereği duymuyorlar ya da suçu Müslümanların üzerine yıkıyorlar. Birisi çıkmış ‘Müslümanlardan kaynaklanan terör’ gibisinden deli saçması bir cümle kurmuş. O zata şunu söylemek isterim. İslam, barış dinidir. İslam gerekli görmediği hallerde savaşı reddeder. İslamiyet terörizm ile bağdaşlaştırılamaz. Bunları iyi oku ve öğren.
Son olarak Yeni Zelanda’da yaşamını yitiren, dini, dili, ırkı, ten rengi ne olursa olsun, hayatını kaybedenlere Cenab-ı Hakk’tan rahmet, ailelerine sabır ve başsağlığı diliyorum. İnşallah böyle bir olay tekrar yaşanmaz ve insanlar dinlerle terörizmin yan yana gelmeyeceğini yakın zamanda kavrarlar.
Saygılarımla efendim.