Fenerbahçe’nin dünkü oynadığı oyun aynen başlıktan ibaret. Maç sonuna doğru oyun disiplininden kopuşlarla birlikte son saniyede yenilen bir gol… Üstelik de 3. golü yedikten sonra kendi disiplinlerinden kopan Kayserispor’dan. Bakın kesinlikle küçümsemiyorum. Kayserispor’un ligdeki yeri şu an belli. Onlar da Göztepe gibi üst sıraları zorlayan bir ekip. Diğer maçlarında başarılar dileriz.
Sabahtan beri birçok sitenin ve spor yorumcusunun yazılarına göz atıyorum da fark edemedikleri bir şey var. Ancak bu fark edemedikleri şey o kadar bariz görülüyor ki. Rakip takımınız yan top kullanırken bir anda kazanıyorsunuz. Ne yapmanız gerekir? Tabii ki de ileriye dönük oynamak. Kayserispor ileri uç elemanları daha savunmayı geçip orta alana yönelmemişken daha Ozan topu savunmaya gönderiyor. Neustader’i zaten müdahalelerde yetersiz ve bazen toplara girmedeki korkusundan çok eleştiriyorduk. Kendisine böyle bir top gelince yine bocaladı. Neto’nun arkasında kalan topu da kariyerinde Fenerbahçe’ye en çok gol atan oyuncu Umut Bulut’un önüne düştü. Gerçekten de çok şık bir gol atarak da kendi rekorunu bir üst seviyeye taşıdı. Sadece futbolda da değildir. Gerçekten arkadaşsan birbirinizin açığını kapatmanız gerekiyor. Dolayısıyla asıl hata burada kimde? Ozan’da mı yoksa Neustader’de mi? Bunu çok iyi görmek gerekiyor.
Ve sonra o hatayı çok kısa zamanda telafi ederek beraberlik golünü buluyorsun. Tamam, ne güzel. Ikinci yarıda da özellikle yarım saatte rakibi sahasına gömerek 2 gol daha buluyorsun. Harika! İşte özellikle 75. dakikadan sonra yaşanan durumlara dikkatinizi çekmek istiyorum.
Fenerbahçe’de Cristoph Daum döneminden beri skoru koruma telaşı var. Tabii ki de olacak. Olacak olmasına da disiplinden düşmemeniz gerekiyor. Bir kere maçın başından beri Nabil Dirar’ın oynaması hataydı. Alper, kart cezasını çekmiş ve kadroya alınmış. İyi, güzel. Öyle ki sahaya girmesi gereken adam olan Alper ne hikmetse yedek kaldı. Girdiği dakika ise 82. O da Valbuena’nın yerine giriyor. Varan bir. Gelelim varan ikiye. Dün akşam Vincent Janssen çok da iyi bir maç çıkartamadı. Niçindir bu oyunda tutma ısrarı hocam? Hadi 3-1 olmuş maç. Alsana Soldado’yu. Janssen’in etkisiz oluşu Giuliano’yu da olumsuz etkiledi. Soldado’yu alıp da ileride daha fazla top tutabilseydiniz daha mı kötü olurdu acaba? Hele ki Nabil Dirar. Hadi Alper’e güvenemiyorsun. Kenarda Aatif unutuldu resmen. Aatif, eğer ki Dirar’ın yerine kadroda olsaydı ben iddia ediyorum ki daha etkili olacaktı. Hocam diğer oyunculara da değer verseniz olmuyor mu? Dirar bir Valbuena değil. Kusura bakmayın.
Geçtiğimiz hafta Neto – Neustader ikilisinin başarısı oyunlarından değil; Galatasaray’ın kötü oyununun bir tezahürü olarak çıktı karşımıza. Savunmanın Kjaer’dan sonra bel kemiği olan Skrtel de cezasını çektikten sonra ilk 11’e alınması şart olan futbolculardan biri. Kaldı ki Neto – Skrtel ikilisi daha iyi.
Hocam her geçen gün bu takım daha kötüye gidiyor. Galatasaray ile aramızdaki o sizin tanımınızla suni puan farkını sizler yaptınız sizler! 8 puanlık fark 5’e inebilirdi dün akşam. Yapılan değişiklikler hem yerinde değil hem de o kadar alakasız ki. Bu gidişle 25 milyon taraftarın hayallerine sezon sonu gelmeden son vereceksiniz. Ayrıca bakalım bundan sonra içeride oynanan maça bu kadar taraftar gelecek mi. Yine taraftarı takıma küstürüyorsunuz efendiler. Geçen seneyi de ararsınız böyle giderse.
Son olarak şuna değineceğim. Cenk Ergün, Galatasaray’da gıpta ettiğim yöneticilerden biri. Belki de tektir. Ama cumartesi akşamı yaptığı açıklamada bazı yerlerde abartılı ifadeler kullanıp Aykut Kocaman’ı bazı şeylerden dolayı adeta şikeci olmakla itham etmiştir. Kendilerinin 2 haftadır puanlarının yendiğini ve hakem hatalarına kurban gittiklerini söylüyor. Peki sayın Ergün, ben Galatasaray’ın verilmeyen penaltısını kabul ediyorum. Peki siz Fenerbahçe’nin verilmeyen golünü ve Denayer’in kırmızı kartını kabul edecek misiniz? Kaldı ki aynı hareket bu hafta Fernando’ya yapıldı ve sizler de mangalda kül bırakmadınız.