Türkler İslamla Emeviler döneminde tanışarak, yeni bir misyonla dünyaya açılmışlardır. İslam Karahanlıların çok sevilen Hanı, Satuk Buğra ile devletin dini haline gelmiş, Türklerin ekonomik, siyasal ve kültürel hayatlarının ana belirleyicisi olmuştur. Müslüman Türklerin Hristiyan Avrupalılarla, hesaplaşmaları yüzyıllarca sürmüştür. Karadeniz bölgesi Türklerin yönetimine, 1461 yılında Fatih’in Trabzon seferiyle katılmıştır.
***
Dünyada ordulardan daha çok, kuruluşların savaştığı bir yüzyılda, Anadolu’nun balıkçılık, arıcılık, fındıkçılık ve çaycılık merkezi Karadeniz, yeni fatihler beklemektedir. Artık şehirler Fatih’in döneminde olduğu gibi, ordularla ele geçirilmiyor. Bütün Türk boyları, Asya’nın ortalarından Avrupa’nın ortalarına kadar, ordularıyla yürümüşlerdir. Ancak Yirmi birinci yüzyıl, orduların değil, kuruluşların yüzyılıdır. Kusursuz olmasını bilen kuruluşlara, dünyanın bütün kapıları sonuna kadar açıktır.
***
Sabahattin Zaim kitaplarında, değerlerine bağlı, güzel insanların yönettiği, güzel kuruluşların, yüklendikleri sorumlulukların, önemini sürekli vurgulamıştır. Din ve ekonomi bütün ülkelerde, her bilim dalının ilgi duyduğu iki ana alan olmuştur. Marx ekonomi altyapıdır derken, Weber din altyapıdır demektedir. Son yıllardaki gelişmeler, belirleyici olanın ekonomiden daha çok dinin olduğunu göstermiştir. Yirminci yüzyıl Marx’ı değil, Weber’i doğrulamıştır.
***
Soğuk Savaş döneminin yöntemleri gibi, ekonomi kuramları da bugünün, sorunlarını çözmeye yetmemektedir. Dayatmacılıkla noktalanan Komünizm gibi, Emperyalizmle doruk noktasına ulaşan, Kapitalizm de ölmüştür. Yirminci yüzyılda etikten bağımsız, etik dışı bir bilim olduğuna inanılan ekonominin, her bilim gibi etikten, bağımsız olmadığı açıkça görülmüştür. Düz kare dünyada, bütün kuruluşların, en büyük sermayeleri, etikleriyle birlikte dürüstlükleridir.
***
Karadeniz ülkelerinin bütün şehirleri, dürüstlükte sınır tanımayan, dünyayı vatan bilen, dönüştürücü kuruluşlar bekliyor. Ülkelerin kuruluşları arasında, dürüstlükte yarışma olmadan, ekonomik hayatın hiçbir alanında gelişme olmaz. Tarihin her döneminde, dürüstlük ilkelerinden ödün vermeyen kuruluşlar, kusursuzluğun simgesi olmuşlardır. Dünyada kuruluşların başarıları, ekonomik ilkelerden önce, etik kurallara olan bağlılıklarından kaynaklanır.
***
Karadeniz’in yeşil mavi şehirleri, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin şehirlerine, kusursuz ürün ve hizmet üretmesini, bilen kuruluşlarıyla açılacaktır. Nasıl Türkiye ile aynı nüfusa sahip olan Almanya’nın, ekonomik gücü, dünya pazarlarına yaptığı kusursuz ürün ve hizmet ihracatından kaynaklanıyorsa, Türkiye’nin gücü de Karadeniz ülkelerine yapacağı, kusursuz ürün ve hizmet ihracatından kaynaklanacaktır. Yeni yüzyıl ithalatçı değil, ihracatçı ülkelerin yüzyılıdır.
***
KARADENİZ YENİ FETİHLER BEKLİYOR
Yorum Yazınız