“Bir gün de denizi ikiye ayırıp sizi kurtardık, Firavun ailesini de gözünüzün önünde boğduk.”(Bakara 2/50)
“Musa’ya; “Kullarımı gece yola çıkar; sizin peşinize düşülecektir” diye vahyettik. Firavun hemen kentlere toplayıcılar gönderdi. “Bakın, bunlar bölük pörçük birkaç kişi! Ama bize karşı kin ve nefretle dolular. Biz tedbirli bir topluluğuz” dedi. Böylece Firavun’u ve yandaşlarını bahçelerden, pınarlardan ayırdık, Hazinelerden ve değerli ikametgâhlardan da. Öyle oldu. İsrailoğullarını onların yerine geçirecektik. Gün doğarken onların peşine düştüler. İki topluluk biri birini görünce Musa’nın beraberindekiler : “kesin yakalandık” dediler. “Asla” dedi Musa; “Rabbim benimledir, bana bir yol gösterecektir.” Bunun üzerine Musa’ya “değneğinle denize vur” diye vahyettik. Hemen deniz yarıldı. Yarılan her parça koca bir dağ gibi oldu. Öbürlerini o yerde onlara yaklaştırdık. Musa’yı ve beraberinde olan herkesi kurtardık. Sonra öbürlerini suya batırdık. İşte bu olayda kesin bir belge vardır. Ama onların çoğu inanacak değillerdi. Senin Rabbin elbette güçlüdür; ikramı boldur.”(Şuara 26/52-68)
Musa Peygamber ile bize bildiren bu olayın elbet birçok hikmeti vardır. Hatta bu olayın içinde simgelerle anlatılan hakikatler ise derinin de derinine indikçe ancak idrak edilebilmektedir. 9 kat mana dürülü olan Kur’an’ı Kerim’de her katta manalar ayrı ayrı kişinin takvasına göre açılıp anlaşılabilmektedir. Musa Peygamber, denizin ikiye ayrılması, gece yürüyüşü, kurtuluşa ermek, aşırılıkta ileri giden Firavun helakı… Tüm bunları bir de şu açıdan düşünelim:
Musa Peygamber Allah’ın elçisi, yol gösterici olarak Allah’ın Varlığından haberdar edip Allah’a ulaşılacak yolu tebliğ etmektedir. Musa Peygamber’e vahyolunur ki sana inananlarla birlikte gece yola çık! Gece yürüyüşü aslında bir nevi gece ibadeti olarak da düşünülebilir. Gece ibadeti ile Varlığa bir yürüyüş başlar. Yürüyüş kurtuluşa bir nevi hidayete doğrudur. Gece ibadeti sırasında insan vücudunun aktivasyonu yakin olma derecesine doğru çekime doğru döngülere evrilir. Şöyle ki insanın iki kaşının ortası belce denilen yerde üçüncü göz kalp gözü olarak da isimlendirilen bir alan mevcuttur. Bu noktaya ruh,beden ve zihnin komuta merkezi bedenin ruha geçiş kapısıdır. Bu noktada epifiz bezi mevcuttur. Epifiz Bezi’nin şekli gözün şekline benzer. Bundan dolayı da üçüncü göz olarak isimlendirilmiştir. Yüksek bilinç düzeylerine erişmede önemli bir rol teşkil eder. İnsan vücudunun 7 çakrasından 6. Çakra olarak da isimlendirilir ya da 6.his… Bu nokta his, ön görü, sezgilerin yoğunlaşarak berraklaştığı bir noktadır. Epifiz bezi tıbbi adıyla pineal gland üç önemli hormon salgılar. Bunlar melatonin, pinolin ve ve dimetiltriptamin (DMT) hormonlarıdır. DMT, insanda mistik zevk, yükselme, metafizik, manevi aleme geçişte rol oynar. Nitekim abdest alırken başın mest edilmesi bu hormonın salgılanmasını tetikler ve salgılanmasının arttırıldığı düşünülmektedir. Aynı zamanda namazda secde halindeyken epifiz bezinin uyarılması söz konusudur. DMT hormonuna ruh molekülü de denmektedir.
Epifizden salgılanan bir diğer hormon ise melatonindir. Melatonin karanlıkta salgılanmaktadır. Melatonin hormonu ne kadar çok salgılanırsa ruhsal alemle bağ o denli güçlüdür. Melatonin hormonun özellikle karanlık ortamda salgılanması gece ibadetine dikkati çeker. Kur’an’ı Kerim’de bir çok ayette gece ibadetinin önemi vurgulanmıştır. Nitekim sadece bizim dinimizde değil diğer dinlerle de bu vurgulama mevcuttur. Melatonin hormonu sağlıklı bir uyku için gerekli bir hormon olmakla birlikte kanserden koruyucu bir etkisi de bulunmaktadır. Epifiz Bezi kozalaksı bir bez olarak beynin iki lopunun arasında yer almaktadır. Şuara suresinde ise denizin ikiye ayrılmasına vurgu yapılıp iki ayrılan tarikan’dan(Duha Suresi) yani tek yoldan denizin içine an’da bir tarik etme vardır. Yani iç alemine olan bu yürüyüşün kapısı Musa’nın asasını vurduğu yerden başlar. İnsan’ın ise epifiz bezinin olduğu iki kaşının ortasından içe doğru kendi Rabb Varlığına bir yürüyüşü söz konusudur. Bu yürüyüşte tüm aşırılıkları geride bırakma hatta maneviyatta o aşırılıkları yok etmeye Şuara suresine ithaf vardır. Musa Peygamber ve ona teslim olanların iki denizin arasındaki yürüyüşünde arkasından gelen aşırılıkta ileri giden Firavun’un boğularak yok olması maddiyatın maneviyattaki yürüyüşte yani nefsin terbiyesine, maddenin yokluğuna ve önemsizliğe vurgu yapar. İnsan’nın kendi tarikine ithafen de anlamlandırabileceğimiz Şuara Suresinde Musa Peygamber’in denizi ikiye ayırması ve kurtuluşa yürüyüşünün insanın epifiz bezi ve kalp gözünün açılması için beynin iki lopunun ortasındaki noktayı gece karanlığında yönelişiyle açabileceği muazzam bir hakikattir.
Tasavvufta salikin gece ibadeti ve gece karanlığında Allah’ı zikretmesi melatonin ve dmt hormonlarının salgılanmasını arttırarak manevi alemi ruhaniyetle bağını güçlendirmektedir. Bu bakımdan Musa’nın asasının denize vurulması ile açılan yol Mürşidin yol göstericiliğine ve Mürşid Varlığıyla içindeki tarike yol alınabileceğini de düşündürüyor. Bu yolda iki kaşının arası giriş kapısıdır ki bu kapı kalp gözü yani gönle yolculuğun giriş kapısıdır. Diğer bir bakışla Mürşid, hakikat Varlığının kapısı bu kapının anahtar girişi iki kaşının arasıdır. Varlık denizine yürüyüşte hidayete eren kullar, artık baş gözü ile değil kalp gözü ile görür ki mekan ve zamandan münezzeh bir duyuş ile hissetmektedir. Görünenin ötesindeki hikmeti görebilme kabiliyetine erenler eşyanın sırrına erenlerdir ki her görünendeki hikmete vakıf olan kullardır.
“kalbinizi aklınızın önüne koymadıkça gözüne iman edersin..kalbin galebe geldiğinde ise görünenin arkasındaki gerçeği görürsün..biliniz ki, görünenler ardındaki görünmeyeni görmek içindir..görüneni anlamadığınız da görünmeyeni nasıl bileceksiniz..artık bırak kendini ve dıştan içeriye o yolu bul..HŞY”
Kur’an’ın an demine mesajını ne de güzel Şuara suresinden vermiştir. Kur’an’ı ya da Kur’an’da anlatılanları geçmişte olmuş bitmiş hadiseler olarak bakmak bizi dışta bırakır halbuki Kur’an insanı canlı kılmak ve an’daki yaratılmaya hizmet etmek için vahyolmuştur. Öyleyse Kur’an’ı’daki ilk vahye bakalım “İkra (Oku)! Seni yaratan Rabbinin adı ile oku! Şüphesiz ki O insana bilmediklerini öğretti. Muhakkak ki dönüş mutlak Rabbinedir.” Oku yani aklederek oku! Çünkü ikra’nın manası aklettir! Rabbine dönüş, senin içsel tarikindeki içindeki Sen’e, Rabbine kavuşmak için aklet! Şüphesiz ki kitabıyla O mümin kullarına bir yol gösterici ve müjdelerini vaat etmiştir ki oku, Kur’an ile kendi kitabını oku!
Muhabbetle…🌹