Mart ayı, kış mevsiminin hâkimiyetini bahara devrettiği, doğanın canlandığı, her tarafın tazelik, zindeliğe büründüğü, yaşanası güzel bir zaman dilimi. Bu ay içerisinde insanoğlunun gönlüne sevinç tohumu düşer gibi adeta her gün mutluluk tomurcukları açar. Bir yaşam coşkusuyla filizlenir hayat, farklı tonlarda yeşerir, her taraf renkler cümbüşüne dönüşür.
Mart ayı yaşama sarılma, hayata tutkuyla bağlanmayı öğretecek çoğu güzelliklerin filizlendiği bir dönem. Bu ay ayrıca kadınların hayatta eşit bir canlı varlık olarak yerini bulması için mücadele ettiği ve dünya genelinde farklı ekinliklerle kutlanan 8 Mart dünya kadınlar günü açısından da önemli.
Amerika’da 1857 yılında daha iyi çalışma koşulları isteyen 129 kadının tekstil fabrikasında grev sırasında ve çıkan yangında hayatını kaybetmesi anısına her yıl anıldığı ve günümüzde de farklı etkinliklerle bu tarihin kadın hakları adına kutlamaların yapıldığı bir tarih. Yapılan çalışmalarda kadın erkek eşitliği, eşit iş olanakları konusuna ağırlık verilirken, hala günümüzde kadınların aile içi ve iş ortamlarında şiddete maruz kaldığı, farklı baskı ve tacize uğradığı dile getirilmektedir. İstatistikler her 3 kadından birinin farklı türden şiddete veya tacize uğradığını göstermektedir.
Devletler şiddet olaylarına son verilmesi bağlamında her ne kadar yasal düzenlemeler yapsa da bu yüz kızartıcı olayların ardı arkası kesilmemektedir. Sevginin kaynağı olan kadınlar çoğu sefer en çok güvendikleri yerlerde şiddet yaşamakta, en çok emin olmaları gereken yakınlarından baskı, hakaret görmektedirler. Kadınlara yönelen şiddet olayları kimi zaman eşten, kimi zaman kardeşten, kimi zaman da öz babadan, hatta kendi doğurdukları evlatlarından görmektedirler. Şiddet sevgisizlik ortamlarından beslenen habis bir kötülüktür.
Sağlıksız yaşam ortamları, aile fertleri arasında yaşanılan sevgi eksikliği, muhabbet etmeme, paylaşmanın yokluğu insanlar arası yabancılaşmanın, uzaklaşmanın nedenlerinden sayılabilir. Şiddet merhamet ve hoşgörü yokluğundan da meydana gelebilen bir kötü haslettir. Şiddet uygulayan kişilerin zayıf, korkak oldukları, bu acizliklerini tıpkı şiddet yoluyla gizlemeye çalıştıkları malum. Sevgi dolu, merhametli bir kişinin canlı cansız farketmeden dünyada bulunan her şeye itibar eder, sever. Sevgisiz, mutsuz insan içinde insani vasıf ve duygularını yitirip, vahşi bir canavara dönüşebilmektedir.
İnsanoğlunun hayat kalitesini düşüren şiddet olaylarının yaşanmaması konusunda kadınlara düşen görevler çok fazla. Erkeği doğuran kadın, aile içi saadet ve huzurun sağlanmasıyla ilgilendiği kadar çocukların merhametli ve dürüst bireyler olarak yetişmesine özen göstermeye devam etmelidir. Küçük sözlü münakaşalarla başlayan, zamanla büyük kavgalara dönüşen gereksiz tartışmaların şiddete baş vurarak çözülmeyeceği, sakin, anlaşılır bir dille konuşarak , karşı tarafı dinlemeyi öğrenerek tatlı sonuçlanabileceği bilinmelidir.
Kadın kendinden olduğu kadar çevresi ve ailesinden de emin olmalı, hür bir varlık olarak hayatta yürümelidir. Kadınlar günü etkinlikleri kapsamında düzenlenen “ Kadın Hakları Panelleri” doğru mesajlar iletmesi açısından gerekli ve faydalıdır. Bu programlarda farklı alanlarda başarılı kadınlar, iş ve özel hayatlarında kadın olarak yüzleştikleri çeşitli durumlara açıklık kazandırmaya eğilim göstermektedir. Kadın sadece 8 mart günü hatırlanacak ve o gün çiçek hediye edilecek bir kişi değil, her zaman saygı ve sevgiye laik ve muhtaç bir varlık olarak değer görmelidir.
Hayat denen arenada 8 Mart dünya kadınlar gününde elinde gülle dolaşan onurlu kadınlara gıptayla bakan, eşlerinden sevdiklerinden hiç çiçek almayan, varlığını belli etmeden, içinde gömülen dargınlık ve suskunluklarıyla yaşayan kadınlar da vardır. Söz sahibi olmayan, kaderlerinin aile fertlerinin keyfiyetine göre biçilen kadınların sessiz çığlıklarına kulak vermek, sırtında ki yüklerinin hafifletilmesi gerek. Kadın mart ayında açan bahar gibi sevimli olmalı, varlığıyla ortama nur saçmalı, merhameti ve bilgeliğiyle hayata anlam kazandırmalı, sevgisiyle yaşama hayat kazandırmalıdır…