İnsan yaşamı boyunca bir idealin peşinde yürür. Peşi sıra yürünülen bu ideal çoğu zaman gerçekleşerek kişinin hayatına yön verirken kimi zaman önünde bir set misali durur ve ideal sahibinin elini kolunu bağlar. İnsan bu durum karşısında ne yapacağını bilmez olur ki kafa karışıklığı, içsel huzursuzluk baş gösterir. Hal böyle olunca “yetersizlik” fikriyatı içine giren kişi her şeyden elini eteğini çeker ve kendiyle başbaşa bir yaşam sürmenin eşiğine kadar gelir. Halbuki her zaman bir ikinci yola ihtiyacı vardır insanın.
İkinci bir yolu hiç hesaba katmayan insanoğlu ideali üzere direttiği sürece açabileceği kapıları da kendisine kapatmış olur. İdeallerin ve isteklerin dışında şekillenen, doğuştan bu ruh ile bütün olan “öz varlığın” bazen ideallerimizle uzaktan ve yakından alakası olmaz. Ya da bu idealin, “kıymet cevheri”yle birlikte kişinin insanlığa sunması beklenilen hizmeti için çok büyük bir faydası yoktur. Burada önemli olan ideallerin yanı sıra ikinci bir yol belirlemektir. Bu ikinci yol düşüncelerden ari olup tamamiyle iç varlığının şekillendireceği bir yol olarak uzanmalıdır önümüzde. Hiçbir zorlamanın etkisi altında kalmadan kendi akışında ilerleyen bir seyir olmalıdır. İnsan, iç âlemine yöneldiği vakit ruh kendi yolunu muhakkak bulacaktır.
Düşüncelerin hayatımızdaki etkisi yadsınamaz bir gerçekliktir. Olumlu veya olumsuz her türlü düşünce hayatımızın şekillenmesine ve seyrine müdahalede bulunur. İnsan, düşünceleriyle haşır neşir olmaya başladığında aslında düşündüğü her şeyin hayatını nasıl şekilendirdiğine bizzat tanıklık edecektir. Bu tanıklık düşünce merkezli bir yaşamda tek hakikatin düşünceden ibaret olduğunu da biz nakıslara gösterecektir.
Etrafını köpekler sarmış bir yoldan geçtiğimizi düşünelim, eğer bu yola korkuyla girersek yani düşüncelerimizde korku vuku bulursa köpekler üzerinde saldırması muhtemel bir etki yaratacağımız için bize hırlamalarına ve sert davranmalarına sebep olacağımız aşikardır. Halbuki bu yola girerken içimizdeki korkuyla değil de sevgi ve sevecenlikle girsek, düşüncelerimize güzellikleri işlesek belki oradaki köpeklerin umrunda bile olmayacağız. Ya da en iyi ihtimalle tüm şirinlikleriyle bize selam verdiklerini göreceğiz.
Hayatımızı yönlendirmek, onun ne yöne evrileceğine karar vermek aslında bu kadar basit. Yaşamda daima güzellikler, iyi düşünceler ve içsel huzurla yol alırsak ruh mutlak hedefine ulaşacak, arzu yüreğimizin bir köşesinde delice yanacak ve insan gayesine kavuşmuş olacaktır. Sen zorlasan da olmayanı oldurmayan bir varlığın muhabbetine ve bu muhabbetin sana kendi kıymetince kapılar açacağına cân-ı gönülden inanıp yüce bir iman ile yaşamına yön vermeye gayretkâr olursan ve ideallerin uğruna zorladığın o kapıyı açmaya çalışmaktan gün olup da vazgeçersen aslında hep gözünün ve gönlünün önünde olduğu, ardına kadar açık bir kapıyla karşılaşacaksın. Gözünü, gönlünü kör eden isteklerinden sıyrıldıkça senin için en hayırlı olana ulaşacaksın.