Son günlerde bir tartışmadır gidiyor.
İslam’ın güncellenmesi ve Kadın!
Bazı hocaların köhne anlayışlarıyla kadına yaklaşması ve buna din kisvesini geçirmeleri İslam’ın güncellenmesi mevzusunu ortaya çıkardı.
Aslında İslam her döneme uygun bir dindir.
Güncellemeden kasıt anlayışın güncellenmesi olmalıdır.
Asr-ı Saadet anlayışının yeniden hakim olmasıdır. Amma velakin biz öyle şekle odaklıyız ki İslam’ı şekilden ibaret görüp bir de köhne ve sapkınca egosal yaklaşımla İslam’a eklemeler, yorumlamalar getiriyoruz.
Hal böyle olunca İslam’ın her çağa seslenişini unutup Arap geleneği ile İslam’ı yaşamaya çalışıyoruz.
Emevi devletindeki yaşayışta olduğu gibi… Maalesef ki bugünkü anlayış Muaviye’nin kendi anlayışını İslam’a yansıtıp Peygamber Efendimizin anlayışından uzaklaştırdığı halden ibaret!
Hal böyle olunca kadın hakir görülüyor. Dışlanıyor. Şiddet görüyor. Günah simgesi ya da cinsel bir obje olarak görülüyor.
Bunu da bu şekilde anlatan kendini din adamı kisvesine büründürmüş had bilmezler!
Sonra da haliyle İslam’ın özüne nüfuz eden güncellemelerden bahsediliyor.
Hatırlamamız gereken İslam öz hali… Yani Peygamber Efendimizin tebliğ ettiği ve kendi yaşamındaki hali..
Peygamber Efendimiz etrafındaki kadınlara nasıl davranırdı, nasıl muamele eder ve ne şekilde davranılmasını telkin ederdi?
Halimlikle, merhamet ve saygıyla yaklaşması, eşi Hz. Hatice’ye olan hürmeti ve muhabbeti keza kızı Fatıma’yı ilmi yönden yetiştirerek meclislerde konuşturması ve kızı huzura geldiğinde ayağa kalkması, aynı zamanda kadınlarla görüşmeler yaparak muhabbet meclislerinde daha iyi duyabilmeleri için kadınların saflarında da dolaşması keza kadınlarınızı dövmeyin onların sizin üzerinizde hakkı vardır diye veda hutbesinde belirtmesi nasıl unutuluyor?
Rahmet olarak kadına yaklaşımı nasıl oluyor da kendini bilmez hoca kisvesine bürünenlerce yok sayılıyor ve kadın değersizleştiriliyor.
Sonrasında ise tartışmalar nasıl da tarikatlar üzerinden yapılarak tasavvuf ve tarikatlar kötülenmeye kalkılıyor.
Üç beş kendini bilmez ve kendine kanaat önderi, cemaat lideri dedirten şeyh sıfatı eklenenler yüzünden tasavvuf, tarikat, ehli tarik kötülenemez. Bunlar tasavvufun temsilcisi olamazlar.
Böyle söylemlerin artık bilinçli olarak belli cemaatler tarafından yapıldığı kanaati oluşmaya başladı açıkçası.
Gaye tasavvufa kara çalmak!
Halbuki hakikat ehli, ehli tarik veli kullar kadına böyle mi yaklaşmıştır ve yaklaşıyordur!
Bilmeden görmeden kötülemek kolay!
Diyanet’in bu iki konuda müdahalesi şarttır.
Biri kadın hususunda sapkınca söylemlere mahal verdirmemek diğeri ise tasavvuf ve tarikatların kötülenerek ayrımcılık ve fitne tohumlarının yeşermesini engellemek..
Haliyle İslam’ı özüyle yaşanması için hal ilmi olan tasavvufu göz ardı edilmeyerek bütünleştirici bir yöntemle sapkınca düşünceler yok edilmelidir.
Diyanet atıl kalmamalı, Diyanet’teki hocalar hakir görme, dışlama, kadını değersizleştirmeye katkı sağlayacak polemikler oluşturmamalı.
Oluşturanlar için ise gereken yapılmalıdır.
Kadını kıyafetiyle yargılamak, kadını hapsetme ve günah objesi görmek İslami değildir.
Şekille iman olmaz. Şekil düzen içindir ki biz şekil putunu kırıp içe nüfuz etmeden mümin kul olamayız.
Nitekim buyruk nedir?
Aklet!
Allah’ın yarattığı kulu olan kadına sırf cinsiyetinden dolayı hakir görme! Aklet!
Aklet! Takvanın cinsiyeti yoktur, aklet!
Tasavvuf ise takvaya odaklanmış hakikate yol eyleten bir basamaktır, aklet! İçe döndürmek için idrak oluşturma gayesi barındıran müessesedir tekkeler! Hizmet içindir. Cemaat olmanın gayesi insanlığa hizmet olmalıdır.
Cemaat liderlerinin saltanat sürmesi değil, putlaştırılması değil, İslam dışı söylemlerle insanların hakkına girmesi değil!
Velhasıl kelam böyle zihniyetlerin güncellenmesi ve hatta format atılması gerekmektedir!
Böyle kimselere meydan bırakılmamalıdır.
Bu hususta hem Diyanet’e hem de ehli tarike büyük sorumluluk düşmektedir.
Şimdi katalizör olma vaktidir vesselam ..