IŞK TEK PERDEDIR..
Yansı’yan’da yansıt’an’da Sen’sin..
Evren sorularla değil cevaplarla dolulur. insan buna en güzel örnektir ki, İ’nsan’ın bir diğer adı ay’et’tir. Mânâsı karanlığını aydınlığa çevirmek, soru’n’larla boğulma Kendi’ni oku gibi varlığın Hakk’ikat’ine teslim olmaktır..
Güneş evrende en yoğun ışığa sahip olan tek enerji kaynağıdır.
Güneşe baktığımızda onu göremeyiz, göz teması ile müşahadeyi kabul etmez, bu sebeple güneşin en güzel seyri ay’dan yaşanır..
Yansıtanda yansıyanı görmek izlemek huzur verir, geceyi aydınlatan ay gölgeleri ortadan kaldırır, güneş yoğun ışk kaynağı olduğundan her bir’den gölge yaratır yani cisimleri gölgelendirir. Gölgeler karanlıktır cismin yokluğunun işareti gibi, asla ne suret ne siret yoktur, sırf şekildir.
Bedeni güneşe maruz kalan nasıl ki yandığını saklayamıyorsa, ay da yansırken kaynağını ifşa eder çünkü bir kandil misali yanar. Güneş ay’dan müşade olur, ay güneşe dönük ise daimi parlar gecesi gündüzü yoktur..
Hakikatte ay bir tek kendi için aydınlıktır.
Ay’a bakarken onun bu ışığı nereden aldığını kaynağını bilirsek görmediğimiz kaynağı hayy’al etmiş oluruz çünkü merkez olan güneş maddesel bakışı kabul etmediği için beni görmek dileyen yansıttığım yere baksın der adeta..
İnsanın ay’ı müşahede etmesi güneşin varlığına işarettir bir delildir ki, görünmeyen güneşin var’olduğunu tastik etmiş oluruz..
Kısaca İ’nsan bedeni bakımından güneş, varlığı yansıtma bakımından da ay’dır. Bilimsel açılımı da farklı değildir, yaşamsal anlamda da her şey güneş sistemine bağlıdır. Güneşin var’lık sunduğu bir galakside yaşıyoruz, galaksinin merkezi nasıl güneş ise insanın da merkezi bedeninin olduğu noktadır.
Tarikte kendinden Kendi’ne yönelmek, ve bu yönelişten bir idrak ve anlayış sunmak, kendi güneşinden beslenip aldığın besini ay misali yansıtmaktır.
Mürşid mürid ilişkiside ayn’ı olarak böyledir, güneş ile Ay’ın kavuşumu yaşanır..
Bu ilişkiyi dünyevi olarak cisimleştirmeden bâtinı olarak düşünürsek muazzam bir var’oluş ortaya çıkıyor..
Hatta daha ötesi Mürşid ve müridi ayn’ı ten’de tefekkür eyleyip hayy’al edelim..
Her bir’imizin bedenini güneş olarak düşünelim, ilk görülen yansıyan bedenimizin ışığıdır, öyle yoğundur ki Ay’ın varlığını, yansıtanı göremez gözlerimiz. Güneşe de derin bir bakış ile bakamadığımız için güneş olan beden bir nevi Ay’ın yansımasını perdelemiş olur..
Bu durumda bir’bir’imize olan görümüz sadece bedensel fiziksel cismi varlık olarak kalır, ” evet orada bir’i var” deriz..
O bir’in içine dalıp var’lık yansıtan az olmasına karşın, yansıyanın çekimine an’ında girmekte muazzam bir uydu’luk alıcılığı, algısıdır..
Evren insan içinde insan Evren içinde var’olmustur ki, evreni bilen kendini, kendini bilen evreninin işleyişini bilir.
İnsan bedeni cismi itibariyle bir soru, var’lığı ise cevaptır.
Güneş tanımsızlığı ile soru, ay mükemmel bir cevaptır..
Alemde her şey bir’bir’ini doğurur, şu da olmasaydı denebilecek tek zerre yoktur..
Her zerre yok’luk içinde oluşturulurken, bu oluş cevabın ilk yaratılmış olmasıdır.
Bilinmek için alemi yarattım diyen Hakk, Sen’ide Kendi’m için yarattım derken “Kendi’mi Sen’den bildirip bilenim, kendini bil ki BEN BEN’İ bileyim” demekte adeta..
Bu anlayış içerisinde tarik eyleyenin asl sahibi ortaya çıkmaktadır, çünkü O’ tarik eyleyende sahne almaktadır..
Velhasıl Evren yani İ’nsan cevaplarla dolu bir muammadır..
Sorulardan ve soru’nlardan kaçmayın korkmayın, çünkü bir sonuç var ise o soru ya da soru’n vardır, cevabı bilinmeyen tek bir soru evrende yoktur. Düşünün, tefekkür eyleyin ve yüksek dozda muhabbet alın..
Ebedi Aşk içinde Huu..