Irak’ta referanduma doğru tansiyon yükseliyor. Türkiye’nin referanduma destek vermemesi ve ekonomik yaptırımlar olabileceğini açıklamasının ardından Amerika da DEAŞ ile mücadelenin bittiği yerlerde istikrarın sağlanması düşüncesiyle ilk planda ertelenmesini talep ettikleri referandumun iptal edilmesini açıkladı.
Amerika, yıllar önce girdiği Irak’a demokrasi geleceği yalanlarıyla girmişti. O günden beri ülkede artan mezhep ve ırk çatışmaları nedeniyle ülke zaten bölünmenin eşiğine gelmişti. Bu kabul edilemez referandumun oluşmasına önayak olan Amerika’nın, referanduma bir hafta kala iptal düşüncesi de ne kadar samimidir, cevabını sizlere bırakıyorum.
Biz ise, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasının dışında, bölgede bulunan Türkmen nüfusun haklarının yenmesine itiraz ediyoruz. Yıllarca Irak toprakları altında yaşayan kardeşlerimiz, bugün topraklarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya.
Peki dünyada bu kadar itiraz sesleri yükselirken Barzani neden bu kadar ısrar ediyor?
Barzani’nin IKBY başkanlık süresinin dolması bundaki en büyük etken. Söz sahibi olmayı sürdürmek isteyen Barzani ayrıca Kuzey Irak’taki ekonomik, siyasi ve askeri krizin de son bulmasını istiyor. Bağdat yönetimiyle yaşanan petrol krizi ve diğer Kürt yöneticilerin Barzani’ye yönelik tutumu yine referanduma gidilmesinde önemli etkenler olarak gösteriliyor.
Kuzey Irak’ta ise bölünmüşlük hakim. Celal Talabani’nin KYB ve Goran hareketleri referanduma karşı durumda. Bölgede referandum için “tam zamanı” diyen de var, “şimdi olmaz” diyen de.
Bağdat yönetimi de referanduma karşı durumda. Hatta öyle ki Başbakan İbadi, referandum sonrasında herhangi bir şiddet olayının olması durumunda askeri müdahaleye hazır olduklarını açıkladı. Yani İbadi de sınırların değiştirilmesini istemiyor. Iraklıların hukuk dışı şiddete maruz bırakılması halinde de yine askeri müdahalenin gelebileceği de söylenmekte. Malum referanduma katılacak Diyala ve Salahaddin kentinin yerel yönetimleri bu referanduma destek vermeyeceklerini açıklamışlardı. Hatırlanacağı üzere yukarıda zikrettiğimiz iki kent, referandum için belirlenmiş sınırların içinde yer almakta.
Türkmen kardeşlerimizin yaşayabileceği muhtemel mağduriyet doğrudan bizi de ilgilendirecektir. Çünkü şu anda Türkmen nüfusun yoğunlukta yaşadığı Kerkük, Musul ve Tuzhurmatu gibi şehirlerin durumu belirsiz. Eğer önümüzdeki hafta referandum gerçekleşirse yeni bir krizin patlak vermesi işten bile değil. Bu sefer IKBY hem Bağdat ile hem de Ankara ile karşı karşıya kalacaktır.
Sadece petrol geçim kaynağı olur mu, bilinmez. Ekonomisini sırf petrole dayayan bir ülke ne kadar ayakta kalabilir, büyük bir soru işareti. Zaten Irak’taki mevcut yönetim krizdeyken ve Erbil’de (Irak’ta petrol gelirlerinin %17’lik kısmı Erbil’e ödenir) de memur maaşlarının bile ödenmesi problem olmuşken olası bir referandumun ardından ortaya çıkacak devlet ne kadar ayakta durabilir?