İnsanlık, tarih boyunca çeşitli tehditlerle karşı karşıya kalmıştır. Salgın hastalıklar, doğal afetler, savaşlar hiç peşini bırakmamış insanın. Ayakta kalma mücadeleleri insanı yeniden hayata bağlamış. Sıkıntılara, acılara, zorluklara, kayıplara, krizlere rağmen hep göğüs geren insan, yaşamına devam etmiştir.
Bir anda da ne olduysa pek anlaşılmayan bir kabus düştü insanlığın üzerine. Bir virüs çıktı ortaya adına da korona vürüsü (kovin 19) konularak kasıp kavurmaya başladı dünyayı. Çin’in Wuhan şehrinde patlak veren salgın, çok hızlı bir şekilde, kısa bir zaman içerisinde tüm dünyayı kapladı. İnsanlar hayretler içinde kaldı. Gün ğeçtikçe büyük bir hızla her yerde virüsün etkisinden insanlar hayatlarnı kaybetmeye başladı.
İnsanlık şokta!
Ne oluyor böyle, nasıl oldu da bilinmeyen bir virüs dünyayı ayağa kaldırdı. Dünya’da hayat adeta durdu. Bir virüsten her şey altüst oldu. Hayatın akışı değişti. Devletler, bilim adamları, uzmanlar şaşkınlık içinde virüsün hızla yayılmasını izlerken tedbirler üzerinde çareler aranır. Karar ; bilinmeyen virüsün ilacı yoktur, üretilmemiştir. Tek çözüm karantin uygulamak oldu. Yasaklar getirildi, insanların birbiriyle görüşmemesi istenildi.
Çözüm ; “ Evde kal “, ihtiyaçsız dışarı çıkmama tavsiye edildi, sınırlar kapandı, herkes kabuğuna çekildi, hatta bazı bölgelerde OHAL ilan edildi, hareketler sınırlandı, çoğu mekanlar kapatıldı, iş yerlerine kilit vuruldu.
Dünya teyakuzda! Ne olacak? Bu iş nereye varacak?
Değerlendirmeler birbiri ardından geldi. Herkes kendine göre bir mana , anlam, çare üretmeye çalıştı. Kimileri bu bir ikazdır, kimileri bu bir kıyamet alametidir, kimileri de grip virüsünden farklı bir virüstür.
Durmadan senaryolar devam etti. Bazı önemli olaylarda geçmiş zamanlarda yaşayan kahinlerin kehanetlerine baş vurulduğu gibi bu korona virüsü ile ilgili yine adlarını sıklık duyduğumuz Fransız kahin ve astrolog Nostradamus(1503 – 1506) ile Bulgar kahin Baba Vanga (1911 – 1996)’nın kehanetleri gündeme geldi.
Tartışmalarda bu durumu anımsatan yazılı bazı kitaplardan da söz edilmektedir. Bu günlerde paylaşılan bir kitap benim de dikkatimi çekti. ABD’li yazar Dean Roy Koontz’un 1981 yılında yazılmış “ The Eyes of Darkness” ( Karanlığın Gözleri) isimli kitabında şöyle yazılmıştır: “2020 yılında çok hızlı bulaşan ve alt solunum yollarını enfekte eden ve bilinen tedavilere cevap vermeyen bir virüsün tüm dünya’ya yayılacağı fakat şaşırtıcı bir hızla ortadan kaybolup tam 10 yıl sonra yeniden ortaya çıkacağı, fakat bu salgından sonra bir daha görülmeyeceğini” yazmış!
Hayatı durduran, insanlığı tehdit eden bir musibet, dünyayı kasıp kavuran hatta esir alan bir virüs insanın uykusunu kaçırdı, yaşamın tadını zehir etti. İnsan çaresiz kaldı.
Bazı ülkelerde daha az, bazı yerlerde daha çok etkisi görülen bu salgından dolayı herkesin gözü kulağı açıklanacak vakaların üzerine odaklanmış durumda. Gün geçtikçe etkilenenlerin sayısı artarken, bu ne zamana kadar devam edecek, insanlık bundan ne zaman kurtulacak, rahat nefes alacak, normal yaşamına dönecek soruları gündemde.
Çeşitli senaryolar da üretilmeye devam ediyor, farklı ilim adamları kendi alanlarında fikir beyan ederek tüm senaryoları masaya yatırmakla çözüm arıyor. Yalan yanlış haberler de insanları hem korkuya hemde paniğe düşmeye sebep oluyor. Fakat bir gerçek var ki insanlığı bir tedirginlik sarmıştır. Bu iş nereye gidiyor. Her gün hem korona virüsüne yakalananların hem de hayatını kaybedenlerin sayısı yükseliyor.
Pasaportsuz, vize almadan tüm sınırları kontrolsüz aşan bir virüs dünyayı altüst etti, insanlığın huzurunu kaçırdı, insanların yaşamına son verdi. Uykuları kaçırdı, işler durdu….üretim durdu, seyahatler durdu, adeta yaşam durdu.
Hiç de hatır saymadı , zengin fakir ayırımı yapmadı, normal vatandaştan başlayarak devlet başkanı, başbakanlar, bakanlar, komutanlar, sporcular,doktorlar, hemşireler korona virüs testi pozitif çıkanlar arasında.
Şu bir gerçek ki, olmaması gerektiği halde, çeşitli yalan yanlış yapılan kışkırtmalara kapılan insanları bir güvensizlik sardı. İnsanlar marketlere, gıda dükanlerine koştu adeta istila etti. Alabileceğine almaya çalıştı. Yalnız kendisini düşündü, başkasının da aynı ihtiyacı olduğu aklına bile gelmedi. İnsan yine bencilliğini gösterdi. Ben tok olayım da başkası bana ne…
İhtiyacından fazlasını almak için marketler önünde sıra oluşturdu, hatta kavga edercesine birbirini ezip geçti. Ah bu insan! Yine yapacağını yaptı! Kendine yenik düştü! İnsanları zor zamanlarında bile kullanarak rant peşinde koşanlar, yağmacılar, sahteciler, fırsatçılar , insanlıktan nasipsiz olanlar yine sahneye çıktı. Korona virüsü salgınını fırsat bilerek vatandaşları dolandırmak isteyen sahtekarlara her gün bir yenisi ekleniyor. “Saf alkol korona virüsünü kırıyor” diyerek sahte içki satanların, fiyatları artıranların ve sahte kolonya ile el dezenfektanı imalatına başlayanların ardından şimdi de sahte ilaç satanlar ortaya çıktı. Sahte ilaç simsarları insanlara internetten “Yüzde 100 korona virüsünden koruyor. Korona virüsüne yakalanmanızı önlüyor” yazılı mesajlar göndererek kendilerine inanan insanlara sahte ilaçlar satmaya başladı.
Hey gidi nankör insan!
Hani senin haysiyetin, namusun!
İnsanlıktan bile yoksun kalmışsın!
Ne acınacak hale düşmüşsün!
İnsan bu zor günlerde bilinçlenmeli, sorumlu davranmalı, aldanmamalı, kara propagandalara yenik düşmemeli, hassas davranmalı, korunmalı, verilen tavsiyelere mutlaka uymalıdır. Hem kendine hem de başkasına zarar vermemek için dikkatlı davranmalıdır. Maalesef bazı insanlar tüm uyarılara rağmen dikkat edilmesi ve korunması gereken tedbirlerde bazen laubali davranmaktan da çekinmiyor. Verilen önerilere kulaklar tıkanıyor. “Evde kalın! Dışarı çıkmayın!” tavsiyelerine riayet edilmiyor.
Her şeye rağmen bu zor günlerde, çok sıkıntılı geçen bu dönemde insanların moralini her zamandan daha fazla yüksek tutulması bir gerçektir.
“Bir musibet bin nasihatten iyidir.” atasözüne dayanarak insanlık dersini alabildi mi?
Bu musibetten elbette insanların çok dersler çıkaracağı muhakaktır. Başkasının halinden, durumundan anlamak istemeyenler galiba bunun farkına varmış oldular. Dokunulmazlık zırhı düştü. Herkes , nerde olursa olsun, ne makamda bulunursa bulunsun, neye sahip olursa olsun aynı riskle, aynı korkuyla ,aynı tedirginlikle karşı karşıya kalmış durumdadır.
Verilen bir mesaj da dikate değerdir : Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak !
İnsanları öldürmekte hiç bir mahzur görmeyenler, milyonlarca insanın, çocuk, yaşlı,kadın demeden üzerlerine bomba yağdıranların, başkasının hayatını hiçe sayanların, ölücül virüsün ayaklarına sarıldığında neden bu kadar korktular ki… Hastalığa yakalanmasınlar diye kaçacak delik arayanlar kendi canlarının ne kadar tatlı olduğunu hissetiler da başkasının canına nasıl kıyarlar. Yalnız senin canın tatlı da başkalarının canı tatlı değil mi?
Ey insanoğlu!
Her bir canın can olduğunu, herkesin hayat hakkı olduğunu, yaşamın herkes için kutsal kabul edildiğini anlaması için daha neleri görmek gerek. Bu yetmiyor mu?
İnsanı öldürmek için değil, yaşatmak için para harca ki böyle acı duruma düşmesin insanlık.
Bu da geçer ya hu!
Ey insan, aklını başına al!
Dünya’da hiçbir zaman böyle bir şey olamaz deyerek kendini aldatma !
Her zaman her şey olabilir. Hiç bir şeyine güvenme. Ömür boyu kazandığın, biriktiğin, sahip olduğun, çok güvendiğin neyin varsa bir anda kaybedebilirsin. Kendini insanlar üstü bir kişi olarak görme ki senda bir gün muhtaç kalabilirsin. Görmedin mi dünyada hiç ummadığın, beklemediğin bir anda nasıl da her şey değişti, bütün planlar suya düştü. Yarın ne olur kimse bilemez.
Kendini üstün görme alçalırsın, zalim olma mazlum olursun, yükseklerde uçma, alçaklarda sürünürsün. Dünya bu! Güven olmaz! Dünyaya düzen vermeye kalkışanlar, kimin yaşayıp kimin öleceğine karar verenlerin planlarını gözle görülmeyen takma adlı bir virüs perişan etti. Şimdi de kimin öleceği kimin kalacağı belli değil. Kimi tehlikenin çok ciddi boyutlarda olduğunun farkına vardı kimi de kafa tutarak işi hafife aldı. Ama insanlığı tehdit eden çok ciddi bir durum vardır. Dünya teyakuzda!
Neden bile bile, göz göre göre kendinizi, yakınlarınızı, sevdiklerinizi ve tüm insanları tehlikeye atıyorsun ey insan! Nedir yapmak istediğin? Neden şuurlu davranmıyorsun? Kabadayılığı, külhanbeyliği, yiğitliği, bencilliği başka bir zamana bırak. Önerilere , tavsiyelere uy, hem kurtul .
İnsanları adeta bir kıyamet merakı sardı. Bu yaşananlar bir kıyamet alameti midir? Bilenler de konuşuyor bilmeyenler de…
Sanki insan kıyameti çok istermiş de, görmek ve yaşamak istercesine soruyor… Cevaplar kimi tatmin ediyor kimi tatmen etmiyor, hatta itiraz bile ediyor. Sanki da kıyamet için hazırlıklı… Bu durumdan kurtulmanın, selamete ulaşmanın yolu, bilim adamlarının ve yetkililerin tavsiye ve önerilerine uymaktan, tedbirli davranmaktan ve Allah’a dua etmekten geçer.
Kimi insanlar işin kolayını tercih ederek kadere sığınmaya çalışıyor. Sen vazifeni yap tedbirini al! “Tedbirde kusur eden takdirde bahane bulur” sözüne uymak işin en doğrusudur. Bütün dünya teyakuzda. İnsanlık nereye gidiyor? Olayın küresel bir durum olduğu için hiç bir ayırım gözetmeksizin insanlık dersini almalıdır. Gelecekte benzer vakalarla karşılanılmayacağı ne malum…
Tedbir amaçlı ondört gün karantinada kalmak zor geliyor, dayanamıyor, sirnirleniyor, kavga ediyor bahanesiyle bazı insanlar dışarı çıkarak tavsiyelere uymuyor.
Öyle mi? Ya hastanelerde aylarca, yıllarca sırtüstü yatanlar, dışarı çıkmaya hasret kalanlar, yürümeye muhtaç olanlara ne demeli… Ah! Ah!
Ne kadar az düşünüyor insan!
Hep ceza mı insanı uslatmalı!
Hani şuur, hani idrak, hani sorumluluk, hani vicdan, hani…
Ey insan, kendine gel!
Yaşamak her insanın kutsal hakkıdır!
Saygı göster ki saygı bulasın!
Vesselam…
Eyüb abey bedenıne sağlık. Çok güzel ve yerınde bi yazi. ALLAH görünür görünmez hastalıklardan, belalerden cümlemızi muhafaza eylesın. Haddımi belki aşarak tabiri caisse hepımıs bu uyarılara uymamıs vacibtır denecek kadar ciddidır. EYVALLAH
Gerçekten de çok doğru bir yazı olmuş . Allah yardımcımız olsun.