“Kün feyekün”
Allah’ın “ol” emretmesi ile, an’dan da içeri var’lık sahasında yaratılan herşey…
Neden yaratıldığını akletmek için zam’an’a kazanç ihtiyacı olan, bu süreç içinde Tekamül eden İ’nsan…
Tüm bu kainatı, mühendislik harikası nizami ile şekillendiren, bir kum tanesinden bir galaksiye kadar herşeyi yerli yerinde an’da var’eden Rabbim.
Yüceliğine şahitlik ederim ki, Sen’den başka Ilah yoktur.
İ’nsan O’nun suretinden yaratılmıştır. Suretten kasıt O sozsuz bilinç’in herşeyi eksiksiz biraraya getirdiği okyanustaki bir damladır İ’nsan. Yaradılışı gereği insan, kendini okyanus içinde damla olarak ayırır ve ilk olrak kendini bu şekilde bilir.
Bunun sebebi, acziyet, kendini bilmeden neyin içinde olduğunu bilemeyeceğinden’dir.
Misaller bir’birine öyle bağlıdır ki, aklettikce hayretler içinde kalırsınız.
İnsan’ın dünyaya gelişide bir su damlası görünümündedir, içinde kainat olan bir damla.
Hem herşey içinde, hem herşey dışında…
Yaratılmış olan her İ’nsan pak sırrı ile dünyaya gelir.
Adı üstünde sır, İnsan’ın içinde ne zaman ortaya çıkacağı belli olmayan ama ne gariptir ki o an’ı kendi çağırandır.
O an’ı beklemek, çağırmak, kişinin O’na yönelişine, düşünce safiyetine, düşüncenin kalbe akması ile gönül paklığına bağlıdır.
Bu olması gereken özellikler insanın kendi içinde ortaya çıkmaya başladıkça, dış dünyasıda ona göre şekillenir.
Dışımız içimizi degil, iç alemimiz dışımızı oluşturur.
Bu manevi yolculuğa çıkmak kişinin bir başına yürüyebileceği bir yol değildir.
Ne kadar düşüncesi kalbi temiz olsada bir Hakk Dost şarttır ki öğretici yönlendirici olsun ona.
Herşeyi bilen Rabbim herkesi yakından izleyendir. O her yarattığı insanın düşüncesindedir.
O’nu merak eden O’na muhabet besleyen O’nu dileyeni bilir ki, Dost’unu bir şekilde o can’a yakın eyler.
Aslında mürşid ve mürid buluşması böyle uzun bekleyişi olan, irade ile Aşk talep edilen, dilenen bir karşılaşma olmalıdır.
Dergâhın içine doğdum, eşim biatlıydı bende aldım, gibi söylemlerin, biat alanın kendini manevi olarak geliştirmedikçe bir mânâsı yoktur.
Mürşid var’lığı ve misyonu gereği kimseyi geri çeviremez. Burada müridin irade eyleyerek uyması gereken telkinler esastır.
O’nun dost var’lığından kötü incitici tek kelam duyulmaz.
En fazla onu durgun, hüzünlü ve gözyaşları içinde olduğunu görürsünüz.
O’nun var’lığını anlayamadıkça, telkinlerine uyulmadıkça biat alınsa da, Hakk varlığı müridinde zuhur etmedikçe mürşid ile tam bağ kurulmuş sayılmaz. Mürşid imtihan edilmez, mürid hak’ikat’ten imtihan edilir. Söz ile ilan edilen (biat) bağlılık gönüllerin buluşması ile bütünlük oluşturur ki manevi yolculuğun mânâsı buradadır.
İrade eyleyen mürid önce bende olup teslimiyetini sergilemeli mürşid müridinin gelişerek değiştiğini görmeli. Biat almak müridin düşüneceği en son istek bile olmamalı bu istek bile dünyevidir, çünkü istektir.
Mürid, mürşidinin telkinleri ve yönlendirmesi ile kendini geliştirmeye adamalıdır.
Silsile bağına söz ile değil, safiyetli düşünceyle gönül bağından girilmelidir.
Mürşidin yönlendirmesi ile bir kişi bile gönül bağının gülü olduysa her mürid eksiği kendinde aramalıdır.
Mürşid, var’lığının yüceliğinden acziyetle kendini hep nakledici olarak yetersiz hisseder.
Yönlendirmemi yapamıyorum diye hakiki dost gözyaşı döker.
Peki mürid, mürşid’ime lâyık olamıyorum, diye gözyaşı döküp kendini yetersiz hissediyor mu?
Mürşid’in tek isteği müridinin maddesel dünyevi isteklerden arınıp manevi dileklerle dergâh’a gelmesidir, rabıta eyleyerek Hakk muhabbeti ile gönüllerin demlenmesidir.
Mürşid, herşeye rağmen görevinin bu olduğu bilincinde anlattıklarını defalarca tekrar etmeye devam eder. Bilir ki, bir kerede anlaşılsa karşı tarafta bir etki yaratamayabilirdi.
Yani kimse zorlanmadan, O’nun bilinç seviyesine ulaşsa Dost’un Hakk’lı oluşunu nasıl anlayabilirdik?
Dost’un Hakk’lı olduğunu anlayabilmek için hata yapmalıyız ki gelişelim değişelim.
Dost hep anlatmalı ki düşüncemiz yön bulsun, istikamet Hakk olsun.
Dost gönlü ister ki her telkini an içinde etki etsin.
Hak’lısın ya Dost, keşke bir an’da olsa herşeyle Sen’i bir an’da anlasak, lakin o vakit zam’an’a neden ihtiyaç duyuldu.
Dost’un söylediği her telkin ve yönlendirme mürid’in içinde cihad yaratmalı. Cihad başladıysa gelişim ve değişim yolundasın demektir.
İnsan’ın nefsi ile olan savaşı seyri sülûk yolunun içinde en zorlu en çetin muhaberesidir.
Tekamül dediğimiz manevi gelişim ve değişim zam’an içine yayılarak İ’nsan olmaklık yolundaki daim bir seyirdir.
Gönül Hakk Aşk’ına amadedir.
Seyrin gözü menzil’dedir. HŞY