Bedeninizin yaşını biliyorsunuz. Düşüncenize bir yaş belirleseniz kaç yaşında derdiniz?..
Dünyevi olarak beden yaşımızında bir önemi yoktur. Beden bir biliş yaşamak için Sen var’lığına tahsis edilmiş araçtır ki, bu araç adına Kur’an’da Burak ismi verilmiştir. Araçların hepsi yaratılmış olandır..
Sen’in düşüncen sonsuz olan Hakk var’lığı bilincine bağlı, daim sıfır noktasında olan her an yeniliğin diriliğin zuhur ettiği makamdır..
Sınırsızlığın içinde seni sınırlara boğan zahirin verdikleridir.
Burada İnsan kim’liğinde doğup neyi bilmek ve öğrenmek için geldiğimizi anlamak ancak düşüncedeki yolculuğumuz ile keşfedilir.
Düşünce bedene ait değildir, düşünceden doğan bir beden ile Hakk’ikat seçilir bilinir hâle gelir..
Hakk’a rücu eylerken, dönüş için geldiğimiz bu yolda beden kalıbından sıyrılıp, ( tıpkı cismi ölü gibi olup ) düşünsel bir deryaya dalmak, ilk evvel illaki İ’nsan kim’liğini tanımak, yaratılış gayeni düşüncedeki mânâ okyanusunda bir’leyip, kendi kim’liğini bulmak ile Hakikat arayışını başlatmaktır..
İ’nsan Hakikat’in kim’liğine kavuştuğu an tariki başlar. Bu kim’lik ilk Adem ismi ile açığa çıkar, ilk yaratılan yani tüm isimlerin yüklendiği Kemalât noktasıdır İ’nsan’ın seyri sûlûğu..
Adem yani Kâmil olmakla birlikte isimlerin içinden bir seyir başlar. tıpkı kur’an’da Muhammed’e bildirilen Peygamber isimleri gibi, misal kur’an’da ” İbrahim’ide an ey Muhammed” buyurdu Hakk”..
Bu an’mak isimlerin açığa çıkışı, yani yaşamın kur’an üzre vuku bulduğu, ve her bir yaratılan İ’nsan’ın bu isimlere mazhar olacağının bir tebliğidir..
Kendi Adem’lik ismine erişen kul, kur’an’da geçen tüm isimlerin Kendi düşüncesindeki yaşama yansıyan hâller olduğunun farkına varır, Hakk’ikat’te tarik seyri sûlûk bu yolculuktur..
Kulluğun mânâsını bile zahirleştiren hakikatin bilinmeyişidir.
Kulluk bedene cisme aittir, haşa var’lığın kul değildir. Var’lık kul olan araç ile dünyaya indirilir, aracıyı aradan kaldırmak zann’ı yok’etmek gibidir. Yani ölmezden evvel ölmek, var’lığın arayıp bulması yaradılıştan murad edilendir.
Bilinmeklik kulluğa değil var’lığa atfedilir, her beden kuldur yaşarken var’lığa teslim yani kul edilmelidir..
Muhammedî var’lığının yaşama nakş eylemesi kur’an ile anlatılır ki, yaşamda kur’an tek kılavuz ve rehberdir..
Hiç bir hadise yoktur ki şu an’da yaşanmasın ve kur’an’da bulunmasın..
Mürşid var’lığının yönlendirdiği tek nokta olan düşünce ve oranın safiyete bürünmesi, Adem’liğe giden seyirdir..
Çünkü Adem ilk yaratıldığında tertemiz pürü pak idi. Nefs var idi lakin bildirilmemişti. Var’lığın içinde isimler ile var’lık kazanan Adem, nefsinin “sen cismen varsın O’nun buyruğundan çık, dilediğini yapabilirsin” diyen iblisin fısıltısına kulak verip zann içine düştü, ikilik ve şirk O’nu unutmak ile başladı..
O’nun Hiç’liğinde Var’lık bulup Var’lıktan var’lığa yansıyan İ’nsan, en baştaki safiyete bürünmek için Dünya alemine, O’nun bilinç seviyesinden en aşağıya indirildi..
Hakk’ikat’in bağ’ından inen İ’nsan dünyadaki unutan hâli ile var’oldu..
O’na, Kendi’ne dönüş mesajları ile dolu bir dünya.
Tekamül, var’lığını yani O’nu hatırlatmak için bir nizam üzre var’edilen dünyaya iniş ile başladı..
Kur’an tek rehber olup, Kur’an’ın inişi Muhammed ile bil’dirildi, bu tebliğ İ’nsan’ın ken’din’i hatırlaması gereken mesajlar ile doluydu, kur’an’daki isimleri mesajları okumak, anlamak için İ’nsan önce Ken’din’i tanımalıydı. Ken’din’i tanımayan, kur’an’ı dışında ve geçmiş olarak okuyacaktı, bu sebeple ki tasavvuf anlayışında bu yolculuğa tarik ( içsel ) dendi..
Tasavvuftaki tarik anlayışı İ’nsan’ın kim’liğinin bilinmesi Rabbinin bilinmesi demektir. Bu biliş diğer adıyla Rabbinin Kendi’nde olduğunun buluşu sonsuz aramayı başlatan ilk evredir..
Rücu’nun Hakikati yaşarken dünyada olandır, cismen göçüp giden İ’nsan var’lığının gideceği yeri bildirken, burada yaşayacağın tariki hatırlatır, tanık olduğun her sırlama Sen’i sırrına yaklaştırır..